İman ve vicdan
Bismillahirrahmanirrahim
Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz.
Allah Teâlâ’nın ilahlığını bütün mana ve sonuçları ile tasdik edip kabullenmeye iman denir. İman, kuru bir iddiadan ibaret değildir. İmanın en bariz alameti, Peygamberimiz’in; “Sizden biriniz kendisi için istediği şeyi mümin kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olmaz” mealindeki hadisidir. Peygamber Efendimiz, bir Müslüman’ın, din ve dünya işlerinde itaat ve iyiliklerden kendisi için sevdiği şeyleri, mümin kardeşi için de sevmedikçe, kendisi için hoşlanmadığı şeylerden kardeşi için de hoşlanmadıkça, gerçek bir imana sahip olamayacağını haber vermiştir. Bir Müslüman toplum ve lideri, kardeşinde imanî bir sapma, ameli bir bozukluk, ahlaki bir zaaf görürse, onu ıslah etmek için çaba gösterir, onu destekler ve ona yardım eder. Peygamberimiz, Hicret’ten sonra Medine’de ensar ve muhacir arasında bir kardeşlik ahdi ilan etmiştir. O günün Müslümanlarının ilan edilen bu kardeşliği nasıl anladıklarını ve hayatlarına nasıl yansıttıklarını, her Müslüman’ın, her Millî Görüşçünün ibretle okuması gerekir. Biz kardeşiz, dedikten sonra, bu kardeşlik hukukunu korumayan, hatta kendisine alan açmak için kardeşine zulmeden veya onun kendisine ilettiği meselelere duyarsız kalan kimsenin kardeşiz sözü, içi boş, gürültüsü çok bir davula benzer. Allah, aralarında ülfet, diğerkâmlık bulunmayan bir topluma, kadroya hidayet etmez. Bir zat; “ben Peygamberimiz ne yaptıysa, ben onu yapıyorum” dedikten sonra, Peygamberimizin yapmadığı şeyleri yaparsa, mümin kardeşini hor ve hakir görürse, kendisine ilettiği şeyleri “boş kuruntular” olarak nitelendirip, meseleye ilgisiz kalırsa, böyle bir fert ve toplumun kendisini ıslah etmesi gerekir. Bakınız Peygamberimiz ne buyuruyor. “Kim bir müminin dünyevi sıkıntılarından birini giderirse, Allah da onun kıyamet günü sıkıntılarından birini giderir. Kim bir fakire kolaylık gösterirse,........
© Milli Gazete
