İlim ve siyaset
Bismillahirrahmanirrahim
Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz.
İlim; bir şeyi olduğu gibi idrak etmektir. İlim; insanın vahiy, akıl ve duyu organları aracılığı ile elde ettiği kesin bilgilerdir. Başka bir açıdan ilim; kâinatta sünnetullah gerçeğinin işleyiş kurallarını bilmektir. İlim; Kur’an’dır ve elbette ki İslam’dır. Siyaset ise İslam fıkhında; “insanların dünya ve ahiret saadetlerini sağlamak maksadıyla yönetimlerine talip olmaktır” şeklinde tanımlanmıştır. Buna göre daha anlaşılır bir şekilde siyaset; “meşruiyetini bireylerin hak ve özgürlüklerini koruma amacından alan, en üst siyasi organizasyon olan devlet eliyle, hak ve adalet ilkeleri çerçevesinde insanlara hizmet etme işidir” olarak tanımlanabilir. Bu anlamda siyaset, ilim ve tecrübe ile yapılması gereken bir kulluk ve insanlık görevidir. Böyle bir siyaset; peygamberlerin ve erdemlilerin siyasetidir. Bunun için toplumun ıslahı takva ehli âlimler ile adalet ehli yönetici, iki sınıf insanın sırtına yüklenmiş bir ödevdir. Bu konuda hadis olarak rivayet edilen şu söz önemlidir: “İnsanlardan iki sınıf vardır ki; onlar bozulduğunda bütün insanlar bozulur. Onlar düzeldiğinde de bütün insanlar düzelir. Bunlar; âlimler ve emir sahipleridir.” Yine bu konuda “İnsanlar yöneticilerinin dini üzere olur” sözü de önemlidir. Bu anlamda Millî Görüş hareketi, bir ilim ve irfan hareketidir. İlim ve tecrübeye önem vermeyen bir yönetici ile yöneticiye ilim ve irfanıyla yol göstermeyen âlimin elinde toplumlar fesada uğrarlar. Bunun için erdemli siyasi önderler, hareket liderleri devleti yönetirken, benimsediği davayı fert ve topluma telkin ve teklif ederken, muttaki âlimler, fikir ve kanaat önderleri ile tecrübeli vezir ve kadrolarıyla istişare etmeyi bir usul haline getirirler. Önemli konuları ve meseleleri o konunun uzmanları ile istişare etmeden karar vermez ve etraflarını ilim adamları, tecrübeli vezir ve kadrolarla tahkim........
© Milli Gazete
