menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Asrın hilafeti

12 0
19.08.2025

İnsan, sözü, eylemi, iradeyi bir başkasından beklediği gibi idareyi de bir başkasına yükler. Asırlar geçer, bu yönetilmek iştiyakı, halkın kendi kendini yönetecek kişileri kendisinin seçtiği bir hal alır. Dede Korkut dönemi gibi boy boylayıp soy soylamasa da insanlar bu ilginç döngüye isimler bulur, lakaplar takar, meşrulaştırır. Artık şekilleri vardır yönetilişin; cumhuriyet olur, krallık olur, birleşik ya da ayrışık devlet olur vs… İlahi olana, Allah’tan gelene, elçilerin söylediğine bir türlü uyum gösteremeyen, akıl erdiremeyen, hatta tahammül edemeyen insanlar; kendi uydurduklarını da aşıp iradelerini bambaşka varsayımlara teslim ederler. Birbirine benzeyen ama hep farklı olduğu sanılan düzenler kurulur; kurulu düzen yine kendi halkı tarafından kutsanır, kutsallaştırılır, mutlaklaşır. Sonra meselenin yüzü astarını geçer; tıpkı toprak gibi rejimler de uğruna can alınan, can verilen, kan dökülen bir değer olur.

Kitleler, haklarını savunma işini nasıl seçtiklerinden değil de bir başkasından beklemekteyse adaletle idare edilmeyi, düzeltilmeyi, tekamülü de kendisine yakın hissettiğinden bekler. Dolayısıyla ona makul görünen, toplumun genel karakterini yansıtır. Öyle ki maişetini gayrimeşru yollarla sağlayan bir toplulukta illegaliteyi en iyi ifa eden, doğal olarak yüceltilir, sevilir, gücü yahut idareyi ele geçirir. Eylemleri de mutlaklaşır, kutsallaşır, meşrulaşır. Ona yönelik itaat, bir boyun eğişi, katlanışı, tahammül ve rızayı aşar; kurumsal taraflar bile şahsa izafe edilir. Bu durum, en köklü........

© Milli Gazete