Küresel iklim değişikliğine dair-1
Geçtiğimiz hafta, küresel ısınmanın insanlığın geleceği üzerindeki gölgesini biraz daha derinden hissettik. Resmi kayıtlar, 2024 yılının sanayi öncesi döneme kıyasla küresel ortalama sıcaklığın neredeyse 1,5°C arttığı, tarihin en sıcak yılı olarak kayıtlara geçtiğini duyurdu. Buzulların eriyişi, deniz seviyelerinin yükselişi, aşırı hava olaylarının sıklığı… Bilim insanları, uzun zamandır alarm zillerini çalıyor: Eğer sera gazı emisyonlarını hızla azaltmazsak, 2100 yılına kadar gezegenimiz ortalama 3°C daha ısınabilir. Uluslararası bilim çevrelerinin raporlarında 'medeniyetimiz için felaket senaryosu' olarak sıkça dile getirilen bu eşiğe ulaşma riski giderek artıyor. Küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlamak için 2030’a kadar emisyonlarda E azaltım ve yüzyıl ortasında net sıfıra ulaşma gibi hedefler, uluslararası iklim panelleri ve bilim insanları tarafından da sıklıkla vurgulanıyor. Zira aksi takdirde iklim sistemlerinde geri dönüşü olmayan eşiklerin aşılmasından duyulan endişe, kapımızı çalan bir gerçeklik.
Bu küresel tehdit, Türkiye de dahil olmak üzere her coğrafyayı derinden etkiliyor. Akdeniz havzası özellikle kırılgan bölgelerden biri; uluslararası iklim raporlarında ve verilerde belirtildiği üzere Akdeniz’deki ısınma dünya ortalamasından 1,5-2 kat daha hızlı gerçekleşiyor. Hatırlayınız, 2021 yazında güney kıyılarımızı kasıp kavuran orman yangınlarını… Cumhuriyet tarihinin en büyük felaketi olarak 150 bini aşkın hektar orman kül oldu. Aşırı sıcak hava dalgaları, kuraklıklar, ani seller… Bunlar artık istatistiki bir sapma değil, hayatımızın acı birer parçası. Önde gelen bilim insanları, küresel ısınma 1,5°C eşiğini aşarsa Grönland ve Antarktika buz tabakalarının çöküşü, Amazon Ormanı’nın yok olması, okyanus akıntılarının durması gibi bir dizi büyük felaketin yaşanabileceği konusunda uyarıyor. Gezegenimizin dengesi, bıçak sırtında.
Peki, bilim camiası bu denli canhıraş bir çaba içindeyken ve dünyanın dört bir yanında iklim hareketleri yükselirken, küresel ölçekte nasıl bir tabloyla karşı karşıyayız? Ne yazık ki, büyük bir ikiyüzlülük manzarasıyla! İklim değişikliğinin tarihi ve mevcut sorumlusu olan gelişmiş Batı ülkeleri, söylemde yeşil bir gelecek vaat ederken, eylemleriyle tam tersini yapıyor.
Rakamlar yalan söylemez: Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) verilerine göre 2022 yılında dünya genelinde fosil yakıtlara verilen sübvansiyon miktarı, ilk kez 1 trilyon doların üzerine çıktı. Bu devasa desteklerin önemli bir bölümü ise bize iklim dersi vermeye kalkan ABD ve........
© Milli Gazete
