Sözümüz doğru, ya üslubumuz?
Son dönemde özelde camiamızla genelde ise Türkiye’deki İslami hassasiyet sahibi gruplar, cemaatler ve topluluklarla ilgili en fazla dikkat çeken sorunlardan birisi inancı gereğince yaşama iddiası olan insanlar olarak inandığımız dinin öncülerinin tebliğ üslubunu terk etmiş olmamızdır. Maalesef son dönemde ikna etmeyi değil tartışmayı, münazara yapmayı değil kavga etmeyi, bilgi, incelik ve belagat ile söz söylemeyi değil hakaret etmeyi tercih eder olduk. İçinde bulunduğumuz çağda koşullar ve küresel oyunlar nedeniyle çok zorlaşan tebliğ vazifesi üslubumuzun bozulması ile birlikte artık çok daha zor bir hal aldı. Hatta gelinen noktada kendi dışımızdaki insanlara yönelik tavrımızdan dolayı bırakın insanların gönüllerine dokunarak düşüncelerini, yaşantılarını değiştirmeyi, insanların inanç ve değerlerimizden daha fazla uzaklaşmalarına sebep olur duruma geldik. Allah’ın (C.C.) Kur’an-ı Kerim’de yolundan gitmeye gayret gösterdiğimiz Peygamber Efendimiz’e (S.A.V.) hitaben verdiği “Hikmet ve güzel sözle Rabbinin yoluna çağır” (Nahl 125) şeklindeki emrinin gereğince mücadele etmiyor olmanın bedelini yalnızlaşarak, güç kaybederek, insanlardan ve toplumdan uzaklaşarak ödemek durumunda kaldık.
Bu noktada unutulmaması gereken üç temel nokta........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d