Genç işsiz, ev genci, atıl iş gücü…
Geçtiğimiz günlerde üniversite sınav sonuçları açıklandı. Hayatlarına yön verme arefesinde çok kritik bir eşiğe adım atma hevesindeki gençler, zorlu süreçte bir virajı daha dönebildi veya dönemedi. Belki oran olarak sınava girenlerin önemli bir bölümü bir üniversiteye yerleşebilecek. Ancak mevcut “her ilde, 200’ü aşkın üniversite” realitesini göz önünde bulundurunca, pek azı elle tutulur bir branşta eğitim alabilecek. Eğitimde niceliği, niteliğin önüne koyan bir yaklaşımın doğal sonucu olarak, üniversiteli sayısı artacak ama “diplomalı işsiz” sayısı da aynı oranda artacağından pek de bir anlam ifade etmeyecek bu artış.
Hem hesapsız kitapsız şekilde her ile, her büyük ilçeye, neredeyse her boş binaya üniversite açılmasını büyük bir başarı gibi görüp, hem de gençler tam da bu hesapsız kitapsız işlerin neticesinde “diplomalı işsizlik”ten dem vurunca da “herkes iş bulacak diye bir şey yok” diyebilmek de mevcut eğitim politikasına (ki olup olmadığı tartışmalıdır) dahildir maalesef.
Önceleri işsiz insanları tanımlamak için tek bir “işsizlik” verisi veya tanımı yeterli iken, şimdi salt işsizlik verisi yetmiyor artık. “Genç işsizlik” diye hiç de azımsanmayacak bir sorunumuz var artık. Mevcut işsizlik tablosunu daha da iyi tasvir edebilmek için artık bir de “atıl iş gücü” oranına bakılıyor. İşsizlik deyip geçmemek gerekiyor; işsizler, genç işsizler, diplomalı işsizler, ne okuyanlar ne çalışanlar ve en geniş........
© Milli Gazete
