menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Şahname’den Hürmüz Boğazı’na: İran’ın Bitmeyen Mücadelesi

129 0
22.06.2025

İsrail’in kapsamlı hava harekâtıyla başlayan yeni savaşta yalnızca füze sistemleri değil, bin yıllık bir medeniyet hafızası da sınanıyor. İran, sahada zayıflıyor gibi görünse de; tarihî sabrın, jeopolitik derinliğin ve direnişin adıdır. Türkiye ise bu krizde yeniden oyun kurucu konumuna doğru ilerliyor.

Ortadoğu bir kez daha ateş çemberine döndü. 13 Haziran’da İsrail tarafından başlatılan geniş çaplı hava saldırısıyla İran’ın nükleer altyapısı, askerî üsleri ve füze bataryaları hedef alındı. Tahran yönetimi ise yüzlerce füze ve insansız hava aracıyla karşılık verdi. Ancak askerî dengenin sahada İsrail lehine kaydığı açık. Peki, bu tablo gerçekten İran’ın kaybettiği anlamına mı geliyor?

Askerî analizler, İsrail’in hava sahasındaki açık üstünlüğünü ortaya koyuyor. Fakat bu savaş yalnızca silahlarla değil, tarihsel hafızayla da yürütülüyor. İran, bugünüyle değil; geçmişiyle bir cevaptır. Ahamenişlerden Safevîlere, Kaçarlardan İslam Devrimi’ne kadar geçen bin yıllık süreç, bu milletin sadece savaşmayı değil, direnerek var olmayı da öğrendiğini göstermektedir.

Bugünkü İran’ı yalnızca 1979 Devrimi ile sınırlamak, bu coğrafyaya karşı işlenmiş bir entelektüel kusurdur. İran, Kiros’un adaletiyle Ahameniş’i kurdu, Şapur’un düzeniyle Sâsânî’yi ayakta tuttu. Ardından Safevîlerle birlikte sadece bir devlet kurmadı; inanç üzerine inşa edilmiş bir siyasî kimlik doğurdu. Bu yüzden İran, savaş meydanında kaybedebilir; ama tarihini kaybetmez.

Hâlâ İsfahan camilerinin kubbesinde Şah Abbas’ın bakışı saklıdır. Hâlâ Şiraz’da Hafız’ın mısralarında inancın sabrı, şiirin şifası vardır. İran’ın kaynağı yalnızca yer altı........

© Milat