Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (87)
“Eğer bugün, hem de kim bilir misiniz, ozaman henüz ordu müfettişi bulunan Mirliva Mustafa Kemal Paşanın doğrudan doğruya emrinde bulunan bir kolorduya kumandanlık eden zat, eğer bugün:
‘- Ben bu emri yapmamıştım. Çünkü böyle bir tehlike görmüyordum.’ derse…
“Fakat böyle adamla konuşulmaz. Böyle adama mantık, vesika, inan [delîl?] gösterilmez. Böyle adam Türk milletine teşhir olunur ve şöyle denir:
‘- Mustafa Kemalin senin uğuruna nelere katlanmış olduğunu düşün! Mustafa Kemali sevmek, seni sevmek, ondan uzaklaşmak, senden uzaklaşmak olduğunu hatırdan çıkarma! O senin kurtarıcın, koruyucun, atan ve nöbetçindir. Şimdi olduğu gibi, binlerce sene onun aşkı, Türk kanının öz mayası olacaktır. Ona acı bir kelime söylendiği zaman, kalbine bıçak saplanmış gibi ıztırap duymazsan, kendinden şüphe et!” (Falih RIFKI, “Bu Zatla Konuşulamaz!”, Milliyet, 18.5.1933, ss. 1 ve 4)
Bu mütekebbir, bu mütehakkim üslûblu metni Falih Rıfkı’ya acabâ kim dikte etti?
Selânikli Nuri Conker’in Karabekir’e açık mektubu: “Büyük bir dehâ ve onun âlemşümûl zaferleri elbette ki küçücük beyin kablarına sığmaz!”
Kâzım Karabekir’in Mustafa Kemâl’le mübârezesi, hiç âdil seyretmiyor: Bir tarafta devâmlı hafiye tâkîbinde ve evi tarassud altında Kâzım Karabekir, dîğer tarafta bütün matbûâtla ve birçok kalemşörle desteklenen Mustafa Kemâl!
18 Mayıs 1933 târihliMilliyet’te Falih Rıfkı’nın “Bu Zatla Konuşulamaz!” başlıklı başmakâlesinin ve GâzîantebMeb’ûsu Nuri Bey’in (Conker) mektubunun manşetten neşredilmesiyle, gayrimüsâvîmübâreze zirveye ulaşmış oluyor… Zâtenrezâleti gören Karabekir Paşa, artık meydanı terketmiştir…
Milliyet, Selânikli Nuri Conker’in mektubunu şu manşetlerle takdîm ediyor:
“Büyük bir dehâ ve onun âlemşümûl zaferleri elbette ki küçücük beyin kaplarına sığmaz! Nuri B.in Karabekir Pş.ya hitap eden çok mühim bir mektubu…”
Selânik Cemâatinin bu güzîdesinin yazdıkları da, hep efkârıumûmiye nezdinde Karabekir Paşa’yı küçük düşürmiyemâtûfmugâlata cinsinden şeylerdir… Üstelik, lâubâlîüslûblu ve pek saygısız şeyler! Tabiî, târihî hâdiseleri de işlerine geldiği gibi takdîm ediyorlar…
Nuri B.in yine Mustafa Kemâl’in kâr hânesine kaydettiği büyük bir askerî muvaffak̆iyet, Çanakkale Zaferi… Ne bunda, ne dîğerlerinde Millet veyâMehmedcikâmili hiç bahis mevzûu değil! Onlar, sâdece harbin malzemesi! Mühimm olan, bu malzemeyi kullanan dâhî kumandan! Muvaffak̆iyetlerin bütün şerefi ona âid! Hâl böyle olunca, Harb sonrasında bütün nîmetlere onun konması da gâyet tabiî oluyor!
“Çanakkale Zaferi demek, Mustafa Kemâl demekdir!” diyorlar… (“Çanakkale Atatürk demektir”, Cumhuriyet, 1.8.1936, s. 1)
Çanakkale Harbi, deniz muhârebesi safhasında (ki biz onu “1. Çanakkale Harbi” tesmiye ediyoruz) Cephede bile bulunmadığı ve kara muhârebelerinin (ki ona da “2. Çanakkale Harbi” diyoruz) Arıburnu, Conkbayırı, Anafartalar ve KirectepeMuhârebeleri safhası da, kısmî muvaffak̆iyetlerleberâber, binlerce insanımızın şân-şöhret uğrunda fedâ edildiği büyük bir fâciâ olduğu hâlde, Mustafa Kemâl dehâsıyle kimsenin boy ölçüşemediği muzaffer kumandan oluyor! Muazzam bir ihânetnetîcesinde bozgunla biten Filistin Harbi dahi, bozgun sonrasında bir müdâfaa harbi dahi yapmadan pürtelâş Toroslar’a kadar çekilen 7. Ordu Kumandanının büyük muvaffakiyeti........
© Milat
