Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (61)
“Atatürk mûcizesi”
“Dil işleriyle her ne zaman ve her kim tarafından iştigal olunsa [Bozuk ifâde!] Atatürk mucizesini bütün şümuliyle ve tarih içindeki bütün bağlılıklariyle anmağa ve este (= hatırda) tutmağa ihtiyaç vardır; bu yapılmadıkça yeni kültürlü Türk âlemi içinde dile düşen vazifeler anlaşılamaz ve ölümsüz Şefin genel devlet yapısına verdiği ululuk ve yükselikle oranlı (= mütenasip) bir dil bilgisi yaratılamaz.
“Atatürk mucizesinin en esaslı unsurları idealizm ve nasyonalizmdir; mucize de bu iki unsurun, şu veya bu oportünizm ile dejenere olmasına asla katlanılmadan, gerçekleştirilmesinden çıkmıştır. Atatürk, dil işlerinde de, idealizm ve nasyonalizm prensiplerine sonuna kadar riayetkâr olarak kılavuzluğunda devam etmiştir. Birinci safhada alfabe inkılâbı ölümsüz Şefin idealizm ve nasyonalizmini tamamen okşıyan bir başarı ile oldu. Fakat yirminci asır kültürünü türkçeleştirecek olan dili yaratmağa sıra gelince Şefin idealizm ve nasyonalizmi muhitin başka bakımlardan düşünülmüş nasyonalizmiyle çarpıştı. [Bâzı kimseler, Türkcenin kendi imkânlarıyle ıstılâh türetilmesi tarafdârıyken, Ahmet Cevat gibiler, Fransızca ıstılâhların ik̆tibâs edilmesini istiyorlardı… “Mutlak Şef”, bu ikinci tavırda karâr kıldı…]
“Kemalist Târih Tezi”: “Neolitik çağlarda, Alpin denilen Türk ırkı, bütün beşeriyete teknik ve kültür önderliği etmekte idi. Atatürk’ün Türk ulusuna en ağır armağanı bu gerçek bilimdir.”
“Atatürk’ün nasyonalist idealizmi senelerce süren tarihî araştırmalarla son derece kuvvet bulmuştu; birçok garp âlimlerinin parça parça kalan ve bir türlü genel inancı toplamış bir sentez haline getirilmemiş olan keşiflerinden O ilmî bir hakikat yaratmıştı: Ta neolitik çağlarından Orta Asyanın homo alpinus’u bütün beşeriyete teknik ve kültür önderliği etmekte idi, ve bu alpin denilen insan ırkı da asıl Türk ırkından başkası olamazdı! Atatürk’ün Türk ulusuna en ağır armağanı bu gerçek bilimdir; Türk nasyonalist idealizminin temeli ve ayaklığı bu imandır. Ölümsüz Şef bu gerçek bilimin henüz açılmamış yerlerini yorulmaz araştırmaların verimleriyle aydınlatarak ve dağınık kalan buluşlarla birleştirerek Orta Asyanın neolitik medeniyetindenberi yeryüzünü tarihten önceki göçleriyle kolonize etmiş olan Homo alpinus’un yani ilkel ve asil Türkün sentetik tarihini yapmak gayesini güdüyordu. Türk Tarihi ve Türk Dili tezleri bu gayenin ifadesi olduğu gibi Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu da bu gayeyi yorulmaz araştırmalar ve parıltısı sönmez buluşlarla ilmî hakikatler yüksekliğine götürmek için kurulmuştur.
“Bu idealist nasyonalizme bağlı kalmağı ölümsüz Şefe bir ibâdet........© Milat
