menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (59)

24 0
10.06.2025

“Dâhî kafa”dan neş’et eden “dâhiyâne” iki mahsûl: “Güneş-Dil Teorisi” ve “Kemalist Târih Tezi”

“Üç yıl önce, öğretiyordu: ‘Türk dili kaynakları üzerinde edindiğimiz bilgiler, umduğumuzdan daha verimli çıktı. Şimdi yalnız ana dilimizin öz varlıklarını bilmekle kalmıyoruz. Bunların çok eski bir medeniyetin ilk ana dili olduğunu da öğrendik. Türk milletini ve Türk dilini, medeniyet tarihinin ve kültür dillerinin dışında görmenin ne yaman bir yanlış olduğunu bütün dünyaya göstereceğiz. Klâsik etimolojinin karışık görüşleri karşısında bizim teorimiz ve hakikat, basittedir. Teorimizi bir dil kanunu olarak, ilim âlemine tanıttığımız gün, Türklük için şanlı bir zafer günü olacaktır.’

“Bu sözler, Florya Denizevinin sulara mavi ışıklar saçan sevimli muhiti içinde, onun her buluşu insanlığa yeni bir ders olan dâhî kafasında yeni doğan bir görüşü anlatıyordu.

“Bu sözler, dil çalışmalarını genişleterek, dillerin ana kaynağı üzerinde yeni ve çok önemli bir teoriyi ortaya koydu. [“Güneş-Dil Teorisi”ni, daha doğrusu, “Hurâfesi”ni kasdediyor!]

“Bu sözler, Üçüncü Türk Dil Kurultayının ve Ankara Tarih-Dil-Coğrafya Fakültesi Türkoloji derslerinin mihverini yarattı.

“Bu sözler, dil mukayeseleri sistemini nizamladı ve tarih tezimizi dil kanıtlariyle de tekrarlıyarak, Türk Millî İlmine yine bir elân verdi.

“Tarihte, dilde, bütün kültür çalışmalarında düşündüğü hep ‘Türk’tü. Türk, onun sevgilisi, onun ülküsü, onun yavrusu gibiydi.

“Onun için kendisine yine kendisi o güzel, o yüksek, o ebedî adı vermişti: Atatürk…”

Hasan Reşit Tankut: “O yaratıcının emirleri şimşek gibi çakıyordu ve biz onları yıldırım hıziyle yapıyorduk. Ondaki ne ilâhî kudret ve ne anlaşılmaz câzibe idi!”

Türk Dili Türkçe – Fransızca Belleten’in Aralık 1938 târihli mezkûr “Tapınış Nüshası”na, Kemalist Dil Kurumu’nun 1935 ilâ 1950 senelerinde “Etimolojik ve Lengüistik Filoloji Kolları Başkanlığı” ile 1945-1951 devresinde “Genel Sekreterliğini” yapan, her fırsatta Kemâlperestliğini izhâr ettiği için “Büyük Şef”i tarafından 1931-1934 devresinde Meb’ûs tâyîn edilen ve sonrasında da beş devre daha muhtelif şehirlerin “Meb’ûsluklarını” yapan Hasan Reşit Tankut’un da (Elbistan, 1891 – Ankara, 18.2.1980), daha evvel (12 Kasım 1938’de) Ulus’ta neşredilen bir makâlesi dercedilmiş: “Atatürk Ölür mü?” (Dil Kurumu’nun bütün bu sahîh ilim adamlığından ve fazîlet hissinden nasîblenmemiş zevâtını, Kemalizmin “Târih Tezi” ve “Güneş-Dil Teorisi” Hurâfeleri ünvânlı araştırmamızda - Yeni Söz, 11.2-23.5.2022, 100 tefrika- genişçe bahis mevzûu etmiş, haklarında mevsûk mâlûmât vermiş bulunuyoruz…) Uzun makâlesinden (daha doğrusu hezeyânnâmesinden) şu kadarı, Türkcemize, târihimize, Millî Kültürümüze kasdeden İnkılâblara âlet olmuş bu........

© Milat