Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (58)
19 Teşrînisânî 1938 târihli Cumhuriyet’teki tapınış
19 Teşrînisânî 1938 târihli 10 sayfalık Cumhuriyet gazetesinin kısm-ı âzamı “Büyük Şef”e perestiş haber ve makâleleriyle doluydu. (Zâten bu gazetelerde de vazıyet böyleydi…) Birinci sayfada, manşet yapılan haberden mâadâ -tapınışta birbiriyle yarışan- üç makâle ve bir şiir dikkat̃i çekiyordu: “İstanbulun kalbinde ebedî Atatürk” (Yunus Nadi), “Gidiyorsun!” (Peyami Safa), “Gidiyor” (Abidin Daver), “Atatürkü Ankarada Karşılarken” (Mithat Cemal Kuntay)… Bunlardan birincisi, Gazetenin sâhibi, Muğla Meb’ûsu, Mustafa Kemâl’le tâ Selânik günlerinden beri işbirliği yapan Yunus Nadi’nin (Muğla, Fethiye, 1879 – Cenevre, 28.6.1945, Edirnekapı Şehîdliği Mez.) başmakâlesidir. Ondan bir nümûne nakletmekle iktifâ ediyoruz. Bu makâlede de, Mütehakkim Zümrenin en büyük endîşesinin, Kemalist Totaliter Rejimin idâmesini têmîn etmek olduğu görülüyor:
Halk, “onu her şeyinden üstün tutmakta haklıdır; mânevî şahsıyeti kalblerde ebediyen yaşıyacaktır!”
“…Bugün aziz naaşını teşyi edeceğimiz Büyük Şefimizin çok sayın şahsiyeti İstanbul için böyle uçsuz, bucaksız bir alâka haznesiydi. Her İstanbullu Onu anasından, babasından, kardeşinden, çocuğundan çoluğundan, hulâsa herşeyinden üstün tutmakta yerden göke kadar haklıdır. İstanbullular yalnız şununla müteselli olabilirler ki bugün kendilerinden ayrılan, Atatürkün fani şahsiyetidir. Onun hakikî ve manevî şahsiyeti nesilden nesle bütün İstanbulluların kalblerinde ebediyet için menkuştur ve öyle de kalacaktır. Atatürkün her hayali en cazibeli bir şekilde süsliyecek manevî siması, İstanbul için bitip tükenmez bir kuvvet haznesi halinde yaşıyacak ve hakikatten bin kere güzel olan bu hayal, İstanbulu, elbette büyük yüksekliklere ve saadetlere ulaştıracaktır.” (“İstanbulun kalbinde Ebedî Atatürk”)
Demirelli, onu, Beynelmilel Masonluğun “İnsâniyet İdeali”nin timsâli gibi tanıtıyor
Medenî Kanûn, Borçlar Kanûnu, v.s.’yi tercüme eden Encümenin Reîsi, hukûkçu, şâir, Temyîz Mahkemesi Dâire Başkanı, İstanbul Millet Vekîli, 5816 Sayılı Mustafa Kemâl’i Tabulaştırma Kânûnu’nun çıkmasında kritik rol sâhibi, Üstâd-ı Âzam, Hâkim Büyük Âmir Fuad Hulûsi Demirelli’nin (İstanbul, 1877 - a.y., 23.11.1955, Zincirlikuyu Mez.) ve Birâderlerinin nazarında, Mustafa Kemâl, Masonluğun “İnsâniyet İdeali”nin bir timsâlidir:
“Hakka tapan hukukçular, en yüksek hakların en yılmaz kahramanını son konağına bırakır ve artık dünyanın en mukaddes noktası olan bu konağın önünde sonsuz tâzimlerle eğilirken, gözleri, içleri kan dolarak, sesleri yas hıçkırıklarıyla boğularak ağlıyorlar… […]
“Ey büyük ve fazîletli insan! Sen dünyanın bütün insaniyet muhiblerine de nümune oldun. Onlardan da, her ne vakit insanlık mefhumuna bağlı bir ümidi kaybeden olursa, bu ebedî karargâhını ziyaret etsin yahut hayatını ve vecizelerini dikkatle mütalâa etsin, senden ilham alsın; insanların tekâmülü hakkında yeni ümit ve fikir kazanır.
“Bu da bir gün olacak… Senin yattığın yer, en hür ve faziletli gönüllerin tavaf yeri ve ilham kaynağı olacaktır.” (Arkeolog Nurettin Can Gülekli, Atatürk Milletinin Omuzlarında, İstanbul: Öğretmen Dergisi Yl., Çeltüt Matb., 1960, ss. 86-87).
Sadak: “Onun ilâhlara nasîb olan sonsuz hayatı…”
Mustafa Kemâl’in zamân zamân imzâsını kullanarak başmakâleler neşrettiği, Farmason ve muhtemelen Sabataî, gazete patronu, hâriciyeci, “Millî Şef” devrinde (1947 – 1950) Hâriciye Vekîli Necmeddin Sadık Sadak (Isparta, 1890 – Nevyork, 21.9.1953, İst. Zincirlikuyu Mez.), onu ulûhiyet sıfatlarıyle zikrediyor ve Mütehakkim Zümrenin en büyük derdinin (iktidârının mesnedi) Kemalist Totaliter Rejimi yaşatmak olduğu görülüyor:
“Türk milleti, uzun tarihinin kaydetmediği derin bir matemin ıztırabı içinde hıçkırıyor. Sanki kader, Atatürk devrinde yaşamak talihini tadan neslin saadetini çok gördü, onun........
© Milat
