Yahudilik-masonluk münasebeti…
“Sevr Muâhedesi”nin tiyatro olduğunu gösteren sâir vâkıalar 3
Pâyitaht, Îtilâf Kuvvetlerinin kontrolündeydi, Pâdişâh ve Hükûmet esîrdi; lâkin hâlâ siyâsî ağırlık merkezi Anadolu ve Ankara değildi. Hâlbuki Osmanlı’nın ve Hilâfetin tasfiyesi için, Memleketin yegâne temsîlcisinin Ankara’daki Kemalist ekip olması şarttı…
12 Kânûnuevvel (Aralık) 1919’da, Pâyitaht’ta, Osmanlı Meclis-i Meb’ûsân’ı toplandı. Bu Meclis’in en hayırlı icrââtı, 28 Ocak 1920’de, (Mustafa Kemâl’in fırkasına değil) Millî Ahrar Fırkası’na mensûb Erzurum Meb’ûsu ve Esâsiye (“Anayasa”) Hukûku Müderrisi (Profesörü) Celâleddîn Ârif Bey'in kaleminden çıkmış ve onun imzâsını taşıyan bir Mîsâk-ı Millî Beyânnâmesi’ni bilittifâk kabûl ve neşretmesi oldu. Bilittifâk, yânî hiç fire vermeksizin bütün Millet nâmına…
Yeni Söz’ün 20 Aralık 2017 ilâ 9 Ocak 2018 târihli nüshalarında her gün tam sayfa 21 tefrika hâlinde neşredilen “Kemalizm, İsrâil’in Kuruluşuna Nasıl Yardım Etti?” başlıklı araştırmamızda bertafsîl îzâh ettiğimiz vechiyle (31.12.2017 – 1.1.2018, 12 ve 13. Tefrikalar), Mîsâk-ı Millî’nin üssülesâsı, Osmanlı Devleti’nin ve Hilâfetin muhâfazası ve bunun için de, bir arada yaşama irâdesine sâhib Türkler ile sâir Müslümanlar, hattâ aynı irâdeyi gösterecek Gayr-i Müslimlerle meskûn Vatan sathının bölünmez bir bütün teşkîl ettiği husûsu idi. (“Makarr-ı Hilâfet-i İslâmiye ve Pâyitaht-ı Saltanat-ı Seniye ve Merkez-i Hükûmet-i Osmâniye olan İstanbul şehriyle Marmara Denizinin emniyeti, her türlü halelden masûn olmalıdır.” “Osmanlı İslâm ekseriyetiyle meskûn bulunan aksâmın hey’et-i mecmûası, hakîkaten veyâ hükmen, hiçbir sebeble tefrîk kabûl etmez bir küll’dür.”) Nitekim, yukarıda naklettiğimiz vechiyle, Mustafa Kemâl’in Ankara’da, 23 Nisan 1920’de TBMM’nin toplanması vesîlesiyle neşrettiği Beyânnâmenin de üssülesâsı, Osmanlı Devleti’nin, Hilâfetin ve onların otoritesini kabûl eden vatandaşlarla meskûn Vatan topraklarının muhâfazasıdır. Hâlbuki Kemalist İhtilâlci Kadro, bu Millî Yemîni iki cihetle ihlâl etmiştir: Birincisi, Osmanlı Devleti’nin ve Hilâfetin muhâfazası; ikincisi, Garbî Trakya, Antakya, Musul gibi beldelerle bölünmez bir bütün teşkîl eden Vatanın tamâmının kurtarılması, istiklâlinin têmîni… İşte Kemalist Hareketi, aynı zamânda Millî Yemîn’e karşı bir ihtilâldir!
Mîsâk-ı Millî’nin kabûlünden bir buçuk ay sonra, 16 Mart 1920’de, hâlâ Milleti az-çok temsîl kâbiliyetini muhâfaza eden Pâyitaht, ekseriyeti İngiliz olmak üzere, fakat aynı zamânda dîğer Îtilâf Devletlerinin ve Yunanistan’ın kara ve deniz kuvvetleri tarafından resmen işgâl edildi ve İstanbul’da örfî idâre îlân olundu.
Aynı gün, bir İngiliz müfrezesi, Meclis-i Meb’ûsân’ı basarak bâzı Meb’ûsları tevkîf etti. Bu darbe üzerine, dîğer Meb’ûslardan bir kısmı da, tevkîf edilme endîşesiyle ve artık Pâyitaht’ta iş görülemiyeceği düşüncesiyle Anadolu’ya geçti, Ankara’da toplanan TBMM’ye iltihâk etti. Zâten TBMM ismiyle yeni bir Meclis’in toplanmasının esbâbımûcibesi, mesnedi (ki Mustafa Kemâl tarafından 19 Mart 1920 târihli bir tâmîmle îlân edilmişti), Osmanlı Meclis-i Meb’ûsân’ının düşmanın tecâvüzüne uğraması, hükümsüz bırakılmasıydı…
23 Nisan 1920’de açılan TBMM ile, henüz her şeye tamâmen hâkim olmasa da, Kemalist ekipin eli iyice kuvvetlenmiş, Osmanlı’nın toptan tasfiyesi için büyük bir adım atılmış oluyordu…
“Sevr Muâhedesi”nin tiyatro olduğunu gösteren sâir vâkıalar 4
10 Ağustos 1920’de, İşgâl Kuvvetlerinin “kuklası” olan (Kinross 1966: 359), kat’iyen Milleti temsîl kâbiliyeti bulunmıyan Dâmâd Ferid Paşa Hükûmetine “Sevr Muâhedesi”ni imzâlatmışlardı. Halkın muhtelif bölgelerde kendi mücâdelesiyle kazandığı büyük muvaffakıyetler vardı, fakat henüz doğrudan Ankara Hükûmetinin kâr hânesine yazılacak kayda değer bir askerî muvaffakıyet bahis mevzûu........
© Milat
visit website