Onların Hikâyesi
Büyük bir sefalet ve mahrumiyetin içine doğdular. Oyun oynadıkları mahallenin yolları çamurdan ve balçıktandı. Yazları gözlerini toz, kışları ayaklarını çamur kaplıyordu. Oyuncakları ya büyüklerinin tahtadan, çuldan-çaputtan yaptıklarından ya da kendilerinin el yordamıyla eğip büktüğü metaldendi. Bazısı ikinci el, ütüsüz kıyafetler giydiler, bedenleri gibi ufacık tefecik evlerinden çıkıp okullarına gittiler, büyüdüler. O zamanlar dört mevsimi vardı havanın, kışları soba başında ders çalıştılar, baharları teneffüste koşturup eğlendiler, yazları bağlarında bahçelerinde kendilerinin veya başkalarının ırgatı oldular. Güzleri okulun gelmesini heyecanla bekledi, ev ödevlerini kurşun kalemle yaptılar. Bazen büyüklerinden aferin aldılar, bazen zılgıt yediler, dayak yediler, büyüdüler.
Ne özel ders aldılar ne dershaneye gittiler. Yoruluncaya kadar çalışabilecekleri kitapları da yoktu. İstedikleri zaman, istedikleri kitapları alamadıkları için ellerine geçeni okudular, kitap bulamayınca bazen bir gazete, bir dergi, bazen de broşür veya afiş okumakla yetinmek zorunda kaldılar. Ne yaptılar, ettiler üniversiteyi kazandılar. Ailelerinin gönderdikleriyle, kaymakam bursuyla, fakfukfon yardımıyla ayakta kalmaya, kimi yurtta, derme çatma kulübelerde geceden sabaha kafalarını patlatarak memleket meselelerini konuştular, defalarca –en azından hayallerinde- ülkeyi kurtardılar. Anlaşamadıkları noktada abileri gibi silaha sarılmak yerine seslerini yükselttiler, ötekini ikna etmenin başka yollarını aradılar. Zihinleri de bedenleri gibi açtı, muhtaçtı. Akşama kadar okuyor, gecenin sabahla buluştuğu yere kadar okuduklarını karşılarındakilere aktarıyor, her biri ötekine kendi durduğu yeri kabul ettirmeye çalışıyordu. Sağcı değildiler, liberal veya solcu da değil, dindardılar. İslam tarihlerini okuyorlar, Kur’an meallerine bakıyor, hadislerden kalıcı bir ahlak çıkarmaya çalışıyorlardı. Muhammed İkbal’ler, İhya’lar, Seyyid Kutup’lar zihinlerinin bütün koridorlarını dolaşıyor, günün meselelerine oradan çözüm aramaya çalışıyor, ümmetin içinde bulunduğu vaziyetten çıkış yolları bulmaya gayret gösteriyorlardı.
Hayatın bu kadar........
© Milat
