Filistin Aynası
Ne vakittir Filistin aynasından bakıyorum hayata. Ve bu ayna buğulu, kaba saba, kırık dökük, bir o kadar da hüzünlü görünüyor… Sanki dünyadan bir parçaya değil de yıkılmış, terk edilmiş, ışığını yitirmiş, talan edilmiş bir başka gezegene benziyor gördüğüm bütün yerler. Oraya, o aynaya her baktığımda insanlığımdan utanıyorum. Onur kelimesinin çoktan dünyayı terk ettiğini, orası, öylece durduğu sürece hiç kimsenin de mutlak bir onurdan bahsedemeyeceğini düşünüyorum. Çocuklar, hafif bir rüzgarda dalından koptu kopacakmış gibi bağlı hayata. Gözlerini hangi güne açsalar, hayatın penceresinden ölüme bakıyorlar. Aç, susuz, perişan, çaresiz… Irmak yerine kan akıyor bu aynadan, vicdan, merhamet yerine zulüm akıyor bu aynadan, sağlık yerine hastalık, hayat yerine ölüm… Bakın, yakından bakın bu aynaya; aynanın içinden güzel manzaralar, yaşama sevinçleri, açık gökyüzleri yerine darmadağın edilmiş kentler, tozlanmış çocuk yüzleri, bulutlu bakışlar, tarifsiz kederler yansıdığını göreceksiniz. Ne yazık ki insanlığın başladığı yerde insanlık can çekişirken zulme susarak ortak olan, konuşarak, kınayarak üzerlerindeki sorumluluğu attığını sanan alıklar, hımbıllar, insanlık yoksunları bu aynadaki sırları dökmeye, onun gerisindeki camla unutkanlık oyunları oynamaya gayret gösteriyor. Kör olana ayna ne yapsın ki? Gözlerini kapatana güneş neyi gösterebilir?
Çocuklar ölürken dünya daha da çirkinleşiyor dostlarım, ayna bunu söylüyor. Ayna diyor ki hayatın garantisi çocuklardır. Yeşertinin, tomurcuklanmanın, çiçek açmanın nabzı çocuklarda atar ve Filistin’de çocukların nabzı atmıyor. Burada çocuklar kahvaltılarla, öğle ve akşam yemekleriyle, sokaktaki oyunlarla, okullarla ve kitaplarla büyümüyor, büyüklerinin nasihatleriyle de değil, hayır, onların ihmalleri, ihlalleri, tetikteki elleriyle büyüyor bu çocuklar ve aslında büyümüyor, büyümeden ölüyorlar. Ölü memelerden........
© Milat
