Kolektivizm, duygu ve tutku
Duygular kolektif değildir. Duygu, bireyseldir, kişiye özgüye ve özgürdür. İdeolojiler ve dinler, duyguları bireysel, özgün ve özgür olmaktan çıkararak kolektifleştirirler. Kolektifleştirilen duygular, bireysel olmaktan çıktıktan sonra din, ideoloji, kimlik ve kültür gibi gibi kurgulara dönüşürler. Kolektivizm, duyguları bireyden arındırarak onları değişik kurgular adına herkesin uyması gereken normlar haline getirir. Normlaştırılan duygu, duygu değildir. Kolektifleştirilen duygular, bireyin ruhu ve nefesi olmaktan çıkarak bireye, topluma ve doğaya tahakküm etmenin sararmış, solmuş, çirkinleşmiş ve çirkefleşmiş araçlarına dönüşürler. Kolektifleştirme, bir duygunun başına gelebilecek en büyük felakettir. Duygusal kolektivizm, kölelik yollarını açan çok tehlikeli içsel dejenerasyon ve manipülasyon durumudur.
Duygusal kolektivizmin en tehlikeli durumu, itaattir. Sorgusuz sualsiz, şeksiz şüphesiz bireyden bir şeye inanmasını ve itaat etmesini isteyen bütün kolektivist kurgular, aslında insanın bireyselliğini, aklını, duyuşunu, duyarlılığını ve duygululuğunu ortadan kaldırarak onu istenildiği gibi kontrol edilebilen, yönlendirilen ve yönetilen bir nesneye dönüştürmek isterler.
Kolektivizm, duyguları ve tutkuları yerinden eder. Bireyin ruhunda sürekli olarak akış halinde olması gereken duyguları, kabile, ırk, nasyon, mezhep, coğrafya, ideoloji, doğma, hakimiyet, tapınma, insan ve doğa üstülükler gibi kurguların ve vehimlerin hizmetinde olan saplantılara ve sapkınlıklara dönüştüren kolektivizm, duyguları........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d