Kitap Molası 55; Yüzümün Atlas Rüzgârı
Kişinin hemhâl olduğu sözün, suretin, eylemin, sanatın tabiatından hissedar olmaması düşünülemez. İnsan dünyada neyi meşguliyete değer görüyorsa zaman içinde ona benzer. Velev ki yakın kıldığı, karakter özelliklerine aykırı bir yerde dursa bile… Ahmet Tepe şiir macerasını sesi, sessizliği, dinginliği, kendi içine yönelmiş yürüyüşüyle tesis etmiş ve bu seviyeyi yapısının bir parçası hâline getirmiş güzel bir şair. Belki de tam tersi, şiirleri o kırgın, vakur yürüyüşten hissedar. Şairin daha önce Hece yayınlarından çıkan Böyle Uzakta adlı eserini okumuştum. Suya yansıyan gönül odalarıydı satırları. Ocak 2025’te okuruyla buluşan son eseri Yüzümün Atlas Rüzgârı’nda ise kabiliyetini daha ileri bir merhaleye taşıdığını fark ettim. 66 sayfa hacmindeki kitap Fabrik imzasıyla çıkmış. Kapağı, toprakla yoğrulup kuruduğu için çatlakların aşındırdığı bir yüz tasarımına sahip. Dikkatli bakıldığında yüzün kaplandığı nesne cam ya da mermere de yorulabilir. Her hâlükârda orada rüzgârın aşındırdığı bir suret nöbet tutuyor ve okur kapıdan geçer geçmez yüzü merkeze alan mısralara karşı bir farkındalık geliştiriyor.
Kitabın ilk şiiri “Sessiz ve Güzel”. Sessiz, uzun, güzel fasılalarla durdum burada. Zira şiir sade ama çarpıcı imge dünyasıyla, “bağlanmış iyilik”le, “ışıltılı veda” ile ”bilge yağmur”la, “mümin akşam”la, “bağışlayıcı güneş”le kalbi kırılınca nereye bakacağını sorgulayan insan üzerinden büyülü bir atmosfere götürüyor okurunu (s. 9);
Sevmeliydim seni sessiz ve........© Milat
