Türkiye Yükselirken İsrail Yalnızlaşıyor
Yeni bir dünya düzeni kuruluyor. Bu yeni oluşumda Türkiye bölgenin yükselen ve itibar gören yıldızı. Zalim İsrail ise giderek yalnızlaşıyor.
Dünyada güzel gelişmeler oluyor. Arkasına İslam âlemini ve Türk dünyasını alan Türkiye’ye, Avrupa ülkeleri de büyük yakınlık göstermeye başladı. Batı’nın sadece halkları değil, yöneticileri ve etkili medyası da Türkiye’ye duydukları ihtiyacı görmeye ve bunu açıkça dillendirmeye başladılar. Son dönemde Türkiye’nin Pakistan-Hindistan ile Rusya-Ukrayna arasındaki samimi arabuluculuk girişimleri dünyada büyük takdir görüyor. Hem Batı hem Doğu ülkeleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir “dünya lideri” olduğunu telaffuz etmeye başladılar. Şüphesiz bu hakkın tesliminde Türkiye’de son haftalarda gördüğümüz baş döndürücü yüksek ve üstün diplomasi büyük ölçüde rol oynadı. Bir devlet gibi değil daha ziyade bir terör örgütü gibi hareket eden İsrail ise dünyada giderek yalnızlaşmaya başladı. Başta İspanya, Portekiz, İngiltere, Almanya ve Fransa olmak üzere Avrupa ülkeleri İsrail’e mesafe koymaya hatta en üst düzeyde ona karşı bildiriler yayınlamaya başladılar. Türkiye’nin desteğiyle Suriye’nin giderek istikrara kavuşması ve güney komşumuzun ambargo prangasından kurtulması, olumlu karşılanan gelişmelerden biri. “Terörsüz Türkiye” ise, ülkemizde halkımız, aydınlar, ve siyasi partiler tarafından büyük ölçüde destekleniyor.
GAZZE HASSASİYETİ
Türkiye’de önemli yayınevlerinin yeni kitapları arasında, Gazze konusu işlenmeye devam ediyor. Mustafa Ulusoy’un Hayat Senden Ne İstiyor? isimli eserinde de bu duyarlılığı görebiliyoruz. “Gazze: Melekler Şehri” başlıklı yazıda, şu anda dünyanın en mazlum ve en şerefli şehirlerinden biri olan Gazze’ye bir güzelleme var. Giriş bölümünü okuyalım: “Sen, o ince çizgide duran bir şehirsin Gazze. Herkesin kolay kolay başaramadığı, ya bir tarafa ya diğer tarafa kaydığı hayatta milim eğilmeden dimdik duruyorsun. Sen derin acılara gark olurken, hüzün bağrını delik deşik ederken, isyana düşmeyen mümtaz bir şehirsin. Bilirsin ki Gazze, insanı zehirleyen acılar değildir. Yine de bilirsin ki güzel şehir, bağrında sızısı eksik olmayan yaralı kent. Bilirsin ki, İsrail’in bombaları da seni zehirleyemez. İsrail’in bombaları senin evlatlarını sadece öldürebilir adı gibi kendi de güzel kent. İnsanı zehirleyen ne zehirli gazlardır ne mermiler ne namluların ucundan çıkan o koyu is ve sis.”
Gazze insanlığın vicdan sızısı, Gazze suskunların utancı, mazlumların ise şeref levhasıdır. Yazarımız da ona bu güzel gözle bakıyor ve devam ediyor: “Sen isyansız bir şehirsin ve tertemizsin, gözlerinden akan yaşta Kevser kokusu var. Mahallerini döven, evlerini yıkan, taş üstünde taş bırakmayan sahra topları, senin imanına, inancına, tevekkül ve teslimiyetine zerre kadar zarar veremiyor. Senin hüznün başkalarının hüznüne benzemiyor işte bu yüzden Gazze.”
Ulusoy aslında hepimizin hislerine tercüman oluyor. Bazı tatlı su edebiyatçıları gibi kulağını tıkamıyor, gözlerini kapatmıyor. Yaşananları görüyor ve sızlayan vicdanının tercümanı oluyor. Derdini kaleme döküyor ve diyor ki: “Her şey helak olur, gider, kaybolur Gazze. O’na bakan veçhi dışında. Senin de güzel şehir. O’na bakan bir yüzün var. Sende tecelli eden Sonsuz isimler var. İşte, onlar bâki kalacak Rabbin güzel kenti. Her şey ölüyor, her şey gün gelecek ölecek. Her nefis ölümü tadacak. Ama senin evlatların ölmüyor Gazze. Senin evlatların şehadet mertebesine yükseliyor. Senin evlatlarının ölümü başka ölümlere de benzemiyor. Herhangi bir savaşta ölür gibi ölmüyorlar. Alçakça, haince bir vahşetle ölüyorlar. Onları savaşçılar öldürmüyor, vahşiler öldürüyor. Ölen evlatlarının çoğu asker bile değil Gazze. Çocuklar, yaşlılar ve kadınlar. Masum evlatların ahiret âlemlerine zalimlerin kurşunlarıyla gidiyor. Zalimler, senin evlatlarını ebedî ahiret âlemlerine taşıyorlar sırtlarında.”
Yazarın sözleri bir teselliden ziyade bir muştu gibi. Gazze’ye seslenirken “Ölüm melekleri sımsıkı tutuyorlar evlatlarının ruhlarını semaya........
© Milat
