menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kudüs İlk Kıble Sonsuz Direniş

10 0
05.07.2025

Muhteşem İslam şehirleri, müminlerin gönüllerinde giderek büyüyor. Mekke, Medine, Kudüs, İstanbul, Şam ve Gazze bunlar arasında.

Son hak dinimiz İslam’ın muhteşem bir medeniyeti olmuştur. Selçuklu, Endülüs ve Osmanlı devletlerinde bu medeniyet, zirveye çıkmıştır. Müslümanlar, ihtişamı ve zarafeti beraber yakalamış ve dünya tarihine emsalsiz şehirler armağan etmişlerdir. Müminler, o kadar güzel şehirler inşa etmişlerdir ki bu beldeler, asırlar boyunca göz kamaştırıcı, gönül okşayıcı olmuştur. Olağanüstü mimarileriyle örnek gösterilen bu emsalsiz şehirlerin sadece isimleri bile insanların içini ısıtmaya yetiyor: Mekke-i Mükerreme, Medine-i Münevvere, Kudüs, Şam-ı Şerif, Buhara, Semerkand, Dersaadet (İstanbul) vd.

Soykırımcı bir katil ve hırsız olan İsrail terör örgütünün, suç ortaklarıyla birlikte İslam topraklarına düzenlediği alçak saldırılar Müslümanların uyanmasına, şuurlanmasına ve öz benliklerine dönmelerine vesile olacaktır. Bu uyanış ve dirilişte şüphesiz Müslümanlar kendi şehirlerinin kıymetini daha çok bileceklerdir. Bu bilinçlenmenin tezahürü, şimdiden edebiyatımıza yansımaya başladı. Mustafa Özel’in kaleme aldığı Kudüs İlk Kıble Sonsuz Direniş, şehir kitaplarının üstüne konulacak bir gayretin seçkin ürünü. Eserin ithafı bir bakıma kutlu yürüyüşün ve soylu duruşun da işareti olsa gerektir ve şöyledir: “Ömer B. Hattâb’dan Saahaddin Eyyûbî’ye, II. Abdülhamid’den Yahya Sincar’a kadar Kudüs’e sahip çıkan, Kudüs’e hizmet eden, Kudüs için bir şey yapan, Kudüs için şehid olan herkese ve Kudüs’ün özgür olacağı o kutlu güne…”

Üç kutlu şehirden biri olan Kudüs, bütün Müslümanların gözbebeği. İlk yazı bu şehrin adını taşıyor ve şöyle başlıyor: “Kudüs. İnsana, zamana, varlığa anlam katan şehir. Kudüs. İnsanı, zamanı, varlığı yoğuran şehir. Kudüs. Davud’un, Süleyman’ın, Zekeriya’nın, Yahya’nın, Meryem’in, İsa’nın şehri. Kudüs. Ulu Nebi’nin, Kutlu Elçi’nin ayağına basamak olan, göğün kapısı şehir. Kudüs. Hattâb oğlu Ömer’in, Cerrâh Oğlu Ebû Ubeyde’nin, Sâmit oğlu Ubâde’nin, Necmeddin oğlu Yusuf Salahaddin’in hediyesi, emaneti. Kudüs, İzzeddin Kassâm’ın, Müftü Hacı Muhammed Emin Hüseynî’nin, Ahmed Yâsîn’in rüyası, özlemi, hasreti. Kudüs. Beytüllahim’in, Halil’in, Eriha’nın Nablus’un, Ramallah’ın, Gazze’nin melül melül baktığı şehir. Yüz yıldır mağdur, mahpus, mazlum, mahkûm Kudüs. İngiliz’in, Yahudi’nin elinde kan ağlayan Kudüs. Zeytin ağacı, hurması, narı, üzümü hasretten karalar ağlayan Kudüs. Kıble Mescidi’nin, Kıyamet Kilisesi’nin Getsemani Bahçesi’nin Ömer’i, Salahaddin’i aradığı Kudüs. Yüz yıldır Müslüman’ın da, Hristiyan’ın da Yahudi’nin siyonistler yüzünden huzurunu kaybettiği Kudüs.”

KUDÜS’E SAHİP ÇIKAMADIK

Yazarın ilk yazısında sarsıcı hakikatler var. Kudüs’ün Osmanlıların elinden çıktıktan sonra hiç unutulmadığını ancak tam manasıyla da sahip çıkılmadığını belirtiyor. Bütün Müslümanların büyük yanlış yaptığını belirten Mustafa Özel, “Hislerimizi, duygularımızı, heyecanlarımızı bilgiyle, kültürle, sanatla, edebiyatla, müzikle güçlendiremedik, destekleyemedik. Kültürün, edebiyatın, sanatın ihmal edildiği, önemsenmediği, dikkate alınmadığı bir duruş, bir karşı koyuş, ne kadar sağlıklı olabilir, ne kadar güçlü olabilir, ne kadar sürdürülebilir!” diyor. Yazar, yerden göğe kadar haklı. Eksiklerimizi, noksanlıklarımızı tek tek ortaya koyuyor ve şöyle diyor: “Kudüs’e dair kitapları toplasak, iki elin parmaklarını geçebilir mi? Bunların kaçı telif eserdir, kaçı çocuklarımızın, gençlerimizin okuyabilecekleri düzeydedir? Bir Kudüs literatürü oluşturmak, eli kalem tutan, yazının, edebiyatın, kültürün önemine inanan herkesin görevidir. Şairlerimiz,........

© Milat