Etik mi dediniz, ahlaksızlar?
Ey Türk aydını! Sana “aydın” dedik, başımıza taç ettik, ama sen ne yaptın? Kalktın, binlerce yıllık ahlak kavramını bir kenara itip, Batı’dan ithal “etik” lafıyla poz kesmeye başladın! Hadi diyelim, entel-dantel takılmak istiyorsun, iki kelime Fransızca, üç satır İngilizceyle hava atarsın, anlarız. Ama ahlâkı, o koca çınarı, o milletin vicdanını, huyunu, karakterini anlatan derin kelimeyi bırakıp, “etik” diye ciyaklaman da neyin nesi? Sanki “etik” deyince modern oluyorsun, sanki ahlak deyince köylü kalıyorsun! Zavallısın be adam, zavallısın!
Bir de şu sözde muhafazakâr aydın müsveddeleri var ki, evlere şenlik! Hani şu kravatı boynuna takıp, ceketinin yakasına rozet iliştirip, “etik değerler” diye nutuk atan tipler. Ulan, sen muhafazakârsan ben de astronotum!
Ahlâk diye bir şey varken, naber nasılsın der gibi “etik” lafını ağzına pelesenk etmek de ne? Batı’ya öyküneceğim diye kıvranıyorsun, “Avrupa’da böyle, Amerika’da şöyle” diye geveleyip duruyorsun. Avrupa’yı da Amerika’yı da anlamamışsınız hanzolar. Eğer anlasaydınız, hatta okusaydınız, Gertrude Elizabeth Margaret Anscombe’dan da haberdar olur, böyle saçma sapan zırvalar serdetmezdiniz.
Batıyı hiç bilmiyorsunuz. Bilseydiniz, G.E.M. Anscombe’nin (1919-2001) yüzyılımızın en büyük Ahlak felsefecisi olduğunuzun, “etik”in “ahlâkın yanında tırıvırı olduğunun felsefi düzlemdeki yorumunu yapıyor.
Bu ismi duymadığınıza yemin eder ve yeminime kalıbımı da basarım. Hadi........
© Milat
