Tarık Çelenk yazdı: Ziya Gökalp söyleşisinin düşündürdükleri
Geçenlerde edebiyatçı Muhsin Kızılkaya ile Ziya Gökalp (1876–1924) üzerine Medyascope’ta bir program yaptık. Uzun süredir Gökalp hakkında farklı açılardan değerlendirmeler yapmayı arzuluyordum. Çünkü Gökalp, son 120 yıllık tarihimiz açısından sıradan bir isim değildir; hepimiz için anlaşılması gereken bir düşünürdür.
Bugünün tartışmalarında Yusuf Akçura’nın Üç Tarz-ı Siyasetini (1904) bilmek ne kadar elzemse, Gökalp’in “Çatı Millet – Türklük” kavramını analiz etmek de o kadar önemlidir. Her iki düşünürün de fikirleri, miras aldığımız Kürt meselesini ve “inkâr” sorununu anayasal tartışmaların çerçevesine oturtur. Hatta ben, son dönemde Sayın Bahçeli’nin başlattığı “Terörsüz Türkiye” söyleminde bile bir Gökalp yaklaşımının izlerini hissettim
Gökalp’in yaşam serüveni de oldukça ilgi çekicidir: Kültürel olarak Kürt habitatında doğmuş, Kürt alfabesi çalışmalarına katılmış, İstanbul’da Kürtçülük cereyanlarını gözlemlemiş, fakat aynı zamanda İttihat ve Terakki’nin ideologlarından biri ve Atatürk’ün teyidiyle Cumhuriyet’in resmî ideoloğu kabul edilmiştir [Bkz. Heyd, Foundations of Turkish Nationalism, 1950]. Bu açıdan, Akçura’nın tezlerini bir adım öteye taşıyarak Gökalp’in “Çatı Millet – Türklük” yaklaşımını, farklı kimlikleri inkâr etmeden bu treni kaçırmış gözüksek de bugünün ruhuna göre tartışmak oldukça ilginç bir imkân olabilirdi.
Benim için Gökalp–Kürt kültürü ilişkisini konuşabileceğim kişi, ezberlerinde ısrarcı bir sağ aydın olamazdı. Bu iş için en uygun aday,........
© Medyascope
