menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tarık Çelenk yazdı: Sırrı’ya bir cuma ziyaretinin düşündürdükleri

46 14
01.06.2025

Uzun süredir, ofisimizin de yakın olması sebebiyle, Zincirlikuyu Kabristanı’nda merhum Sırrı Süreyya Önder’i ziyaret etmeyi planlamaktaydım. Yurtdışında bulunduğum için cenazeye katılamamıştım; kendisine bir vefa borcum olduğunu hissediyor, bunu yerine getirmem gerektiğine inanıyordum.

Bu cuma, sela vaktini müteakip ziyaret için uygun bir zamandı. İnancıma göre, cuma öncesinde ziyaret edilen kişiler, kabirlerinde ziyaretçilerini görebilirdi. Sırrı’nın, özde itikatlı, derviş meşrepli, zaman zaman Şeyh Bedreddinvari kimliği, bu zamanlamayı benim için anlamlı kılıyordu. Ayrıca Zincirlikuyu Kabristanı, ülkenin elitlerinin kültür, sanat ve siyaset tarihine dair belirgin bir pencere sunuyordu; gezilmesi de bu anlamda anlam taşıyordu.

Zincirlikuyu Kabristanı, daha girişte asrî ve seçkin yüzünü sergiliyor. Buraya defnedilmek ya da yer ayırtmak, adeta öteki dünyadan bugünkü Türkiye’ye, “Biz bu ülkenin tarih yapıcılarıyız; bizi unutmayın, ibret alın” mesajını veren birer anıt mezar ya da soyadı ifadesine dönüşmüş.

Kabristana girdiğimde, kime sorsam ezberlemişçesine Sırrı Süreyya’nın mezarını tarif ediyordu. Mezara yürürken, Kemal Sunal’dan Adalet Ağaoğlu’na kadar pek çok tanınır isimle karşılaştım. Hatta Osmanlı’nın son filozof ve mutasavvıfı M. Ali Aynî de bu bölgedeymiş.

Tanıma göre, “galiba buralardayız” derken, bakımlı ve parıltılı bir alan ile, Koç ailesinin antik bir anıtı andıran mezarına ve bakıcısına rastladım. Elindeki çapayla mezarı işaret eden beyefendinin gösterdiği yöne doğru bakınca, ağaca asılmış, Che figürünü andıran, kızıl ve sol sloganlarla bezenmiş bir bayrak dikkatimi........

© Medyascope