menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tarık Çelenk yazdı: “Işıklar içinde uyusun”

64 26
21.06.2025

Birkaç hafta önce kaleme aldığım bir yazıda, Zincirlikuyu ve Yahya Efendi Dergâhı mezarlıkları üzerinden özgün bir mezarlık sosyolojisi analizi yapmıştım. Söz konusu yazı, aynı zamanda eleştirel ve mukayeseli bir Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti modernleşmesi tasvirini de içeriyordu. Bugün ise mezarlık sosyolojisinden ziyade, ülkedeki kutuplaşma dinamiğini tırmalayıcı biçimde yansıtan “Işıklar içinde uyusun” ifadesi üzerinden bir başsağlığı sosyolojisine değinmek istiyorum.

Artık açıkça görülüyor ki radikal seküler kesim, kendi vefatlarının ardından başsağlığı dile getirirken dini sembolleri kullanmaktan bilinçli bir şekilde kaçınıyor ve bu tutumuyla adeta bir duruş sergiliyor. Hafızam beni yanıltmıyorsa, 2000’li yıllara kadar katı pozitivist seküler, deist ya da ateist çevreler tarafından “Işıklar içinde uyusun” gibi ifadeler yaygın şekilde kullanılmazdı. Dinlerin ya da İslam’ın Allah’ına inanmayanlar bile bu durumu, nazikçe “Başınız sağ olsun” gibi nötr ifadelerle geçiştirirdi.

Bugün “Işıklar içinde uyusun” ifadesi, pozitivist ve bilinmezci yaklaşıma sahip seküler çevrede “giden iyi adamdı, bizdendi” anlamı taşırken; muhafazakâr çevrede ise bir iyi dilekten çok, “inkâr ettiği hakikate kavuştu” biçimine karşılık gelmektedir.

2000’li yılların başından itibaren “Allah rahmet eylesin” ve “Işıklar içinde uyusun” gibi ifadeler, yalnızca ölene değil, esasen hayatta kalanlara verilen bir mesaj niteliği taşımaktadır: “Senin cenaze dilini, dünyayla kurduğun ilişki biçimini benimsiyorum ya da reddediyorum.” Böylece bir başsağlığı ifadesi, kültürel aidiyetin ve sınıfsal ya da ideolojik pozisyonun........

© Medyascope