menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Şahin Eroğlu yazdı: İsrail’in Dürzi stratejisi ve jeopolitik mühendisliği

19 1
19.07.2025

İsrail’in Dürzilerle kurduğu ilişki, Ortadoğu siyasetinde azınlık politikalarının en sofistike örneklerinden birini temsil eder. 1948’de İsrail vatandaşı statüsüne alınan Dürziler, Arap toplulukları içinde bir istisna olarak devletin askeri ve bürokratik mekanizmalarına entegre edilmiş, “sadık azınlık” paradigmasının neredeyse laboratuvar düzeyinde incelenebilir bir modeli hâline gelmiştir. Bu durum, Dürzileri bir dini-etnik cemaat kimliğinden çıkararak, İsrail’in bölgesel güvenlik stratejisinin içsel bir unsuru hâline getirmiştir; yani Dürziler, İsrail açısından artık bir topluluk değil, bir stratejik aygıttır.

İsrail–Dürzi ilişkilerinin tarihsel temeli, İsrail’in ilk başbakanı ve İsrail Devleti’nin kurucusu David Ben-Gurion’un Ortadoğu siyasetinde azınlıkları jeopolitik kaldıraç olarak kurgulayan “çevre stratejisi” doktrinine uzanır. Ben-Gurion, Arap çoğunluklu ulus-devletlerle doğrudan çatışmayı sürekli kılan bir cephe politikasından kaçınarak, azınlıklar üzerinden dolaylı bir kuşatma hattı yaratmayı hedeflemiştir. Lübnan’daki Marunîlerle geliştirilen askerî ittifaklar ve İsrail içindeki Dürzilerin sadakat mekanizmaları, bu stratejinin “başarılı vaka çalışmaları” olarak kayda geçmiştir. Buradaki kritik nokta, İsrail’in azınlıkları birer diplomatik ve askerî aparat olarak değil, esnek ve kendini yeniden kurabilen “jeopolitik aracı kurumlar” olarak değerlendirmesidir. Dürziler, tarihsel olarak pragmatik ittifak kurma yetenekleri nedeniyle, İsrail açısından “yaklaştırılabilir azınlık” statüsünden çoktan çıkarılmış ve “stratejik ortak” mertebesine

© Medyascope