menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ekrem İmamoğlu, ifadesini alan Beyaz Toroslu savcıyla tartışmasını ilk kez Ruşen Çakır’a anlattı: “Bana ‘Yarın cumhurbaşkanı olursunuz, o zaman siz bizi yargılarsınız’ dedi”

30 16
25.07.2025

19 Mart’ta gözaltına alınıp 23 Mart’ta tutuklanan İBB Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu kendisine ilettiğim soruları Silivri’deki Marmara Cezaevi’nden cevapladı. İmamoğlu “Terörsüz Türkiye” sürecinden 19 Mart sürecine, gençlerden muhalefet partileriyle ilişkilere kadar birçok konuda çok açık ve net cevaplar verdi.

İmamoğlu: İktidarın “Terörsüz Türkiye” olarak adlandırdığı yeni sürece partim de ben de başından itibaren destek olduk. Destek olduk çünkü ilkesel olarak hem terörün bir an evvel bitmesinden hem de meseleleri terörün gölgesi düşmeden, demokratik siyaset yoluyla müzakere edip çözmekten yanayız. Bu, bizim tarihsel tutarlılık içinde, samimi siyaset yapıyor olmamızın gereği.

Ancak süreç başladığından beri sadece pasif bir biçimde destek olmakla kalmadık, önerilerde de bulunduk. Sürecin nasıl yürütülmesi gerektiğine dair teklifler yaptık. İki temel önerimiz oldu. Birinci olarak dedik ki, süreç Meclis zemininde, katılımcı bir biçimde ve şeffaf olarak yürütülsün; kapalı kapılar ardındaki pazarlıklarla değil. İkinci olarak da şunu dedik: Terör bitsin, silahlar bırakılsın ama Türkiye de demokrasiye dönsün. Bunu şunun için önerdik: Bir tarafta terörü bitiriyoruz derken, terörü bitirmek adına herkesle görüşürken, diğer tarafta yargıyla muhalefeti taciz etmek, yargıyı kullanarak muhalif siyasetçileri, gazetecileri, ağzını açanı içeri atmak olmaz. Bunun için de Genel Başkanımız, Meclis’te kurulacak komisyonun “Terörsüz ve Demokratik Türkiye” komisyonu olmasını önerdi.

Biz sürece destek verip yapıcı önerilerimizi geliştirdik ama iktidar ne süreci kapalı kapılar ardında yürütmekten vazgeçti ne de “Terörsüz Türkiye”nin “Demokratik Türkiye” olmasını kabul etti. Bunun yerine muhalefet üzerindeki, özellikle de partim ve belediye başkanlarımız üzerindeki yargı tacizini alabildiğine devam ettirdi.

Buradan çıkardığımız sonuç şu: İktidarın esas niyeti “Terörsüz ve Demokratik Türkiye” gibi önemli bir meseleyi bulandırarak muhalefeti sindirmek, kurduğu bu otoriter rejimi ebedileştirmek. İktidar, Terörsüz Türkiye sürecini istismar ederek, DEM Parti’ye ve Kürt vatandaşlara “Bakın önemli şeyler yapıyorum” diyerek, 2028 seçimlerine kadar Türkiye’nin diğer önemli meselelerini konuşturmamanın, 2028’e muhalefeti bölmüş ve etkisiz hale getirmiş olarak varmanın peşinde.

Buradan açıkça söylüyorum: İktidarın bu oyununun parçası olmayız. İktidara kurduğu otoriter rejimi ebedileştirmek fırsatını asla vermeyiz. Öte yandan vatandaşlarıma da şunu söylemek isterim: Herkes müsterih olsun. Türkiye’yi terörden de kurtaracağız, bu otoriter rejimden de. Kürt meselesini de halledeceğiz, bu ülkeyi müreffeh de kılacağız. Asırlara dayanan bu kardeşlik için bize aklımız ve samimiyetimiz yeter. Çünkü biz, milletimize güvenir, bu önemli meseleyi onlarla birlikte, ayrıştırmadan çözeriz.

İmamoğlu: MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, 22 Ekim çağrısıyla beraber Türkiye’nin kırk yıldır kanayan yarası olan terör ortamının bitmesi adına önemli bir adım attı. O tarihten bu yana terörün bitmesi ve çatışma çözümü hususunda Türkiye’nin önünü açan hamlelere imza attı. Kendisinin bu süreç boyunca devlet bilinciyle, oy kaygılarını bir kenara bırakarak ve Kürt meselesini dışlama tutumlarından vazgeçerek takındığı tavır, eksikleri olsa da oldukça değerli ve önemlidir. Türkiye’nin terörden kurtulması için atılan adımlarda her ne kadar Sayın Bahçeli’nin samimiyetini görsek de Cumhur İttifakı’ndaki ortaklarının bu süreçte ayak direyen, süreci sahiplenmekte zorlanan ve süreci geciktiren tavrı, iktidarın bu mesele üzerindeki samimiyetini ciddi bir şekilde sorgulamamıza neden olmuştur.

İktidar ortaklarının aylarca ağzından doğru düzgün tek kelime çıkmadığı, “Belki bu işten vazgeçeriz” düşüncesiyle milletimizin aklındaki soru işaretlerini ve huzursuzluğu gidermedikleri, süreci yürütürken de “Ya tutarsa” zihniyetiyle ilerleyen tavrı, milletimiz adına doğru olmamıştır.

Hele bir de devletimiz ve milletimiz için böylesine kritik bir süreçte ana muhalefetin Cumhurbaşkanı adayına, belediye başkanlarına, siyasetçi ve bürokratlarına, iktidarın emriyle kumpas ve iftirayla bir yargı darbesinin uygulanması, bize göre hem Türkiye’nin demokrasisine hem de “Terörsüz ve Demokratik Türkiye” hedefine karşı bir sabotaj görevi görmüştür.

Türkiye’nin kurucu iradesi olan CHP, ne mutlu bize ki her zamanki gibi cumhuriyetin bekası, milletimizin huzur ve refahı, toplumumuzdaki adalet ve barış ihtiyacı adına gerekeni yapmış, doğru tavrı göstermiş ve milletimizle birlikte bu sabotajları bertaraf etmiştir.

Bu sürecin olmazsa olmazı demokrasidir, demokratikleşmedir, adalettir. Muhalefete yürütülen kuşatma, “Terörsüz Türkiye” sürecindeki samimiyetin milletimiz nezdinde yoğun bir şekilde sorgulanmasına neden olmuştur. Milletin şerhinin olduğu hiçbir süreç kalıcı olamaz. Türkiye’nin demokrasisine verilen bu büyük yara giderilmeden, doğru bir yol kat edemeyiz.

Düşünün, bu konunun Meclis’e gelmesi bile 10 ay sürdü. Buradan Meclis zemininde bir demokratikleşme ve kalıcı çözümler çıkmadan hedefe ulaşamayız. Artık bu işte milletimizin sözünün ve taleplerinin dinlenmesi için vakit geldi de geçiyor.

Silahların yakılması ve son silaha kadar, terör örgütü kendini tamamen feshedene kadar akıl, sabır ve cesaretle yürütülmesi gereken bir süreç bu. Taviz kaldırmaz! Herkesin bu konuda üzerine düşeni yapması ve Türkiye’nin terör belasından kurtulması gerekiyor. Biz üzerimize düşeni yapmaya, doğrulara destek olduğumuz gibi yanlışları ve eksikleri de söylemeye devam edeceğiz.

Millet iradesinin tecelligâhı olan TBMM’de kurulacak komisyon bu hususta çok önemli. Biz bu komisyonun Türkiye’de daha fazla demokrasiye, adalete ve barışa vesile olmasını istiyoruz.........

© Medyascope