Ömer Çeşit yazdı | Sessizlikte yankılanan şarkılar: Kambur Balinanın Şarkıları
Yazarın kendi sessizliğini duymaya çalıştığı yerde başlar edebiyat. Jodi Picoult’nun ilk dönem eserlerinden biri olan Kambur Balinanın Şarkıları (Songs of the Humpback Whale), tam da bu cümlenin vücut bulmuş hâli gibi! Bir kadının sessizliğinden, bir kız çocuğunun büyüme sancısından ve kırılmış bir ailenin yankılarından beslenen roman; sadece bir kaçış hikâyesi değil, aynı zamanda içe dönüş, bastırılmışın dile gelişi ve bireysel “şarkıların” çatıştığı bir duygusal topografya sunuyor okurlara.
Picoult, edebiyat dünyasında “etikle yoğrulmuş aile dramlarının” ustası olarak biliniyor. Ona aile içi yaşanmışlıkların ve çatışmaların empati kraliçesi desek yeri. Yale Üniversitesi’nde edebiyat eğitimi almış, Harvard’da eğitim bilimleri üzerine yüksek lisans yapmış bir yazar olan Picoult; kariyeri boyunca özellikle aile, hukuk, ahlaki ikilemler, travma ve kimlik gibi temaları hem duygusal hem entelektüel boyutlarda ele almış bir isim. Kambur Balinanın Şarkıları ise bu uzun edebi yolculuğun belki de en saf, en kırılgan başlangıç noktası.
Roman, alışılmış kronolojiyi reddediyor. Zaman, doğrusal değil; yaralı bir belleğin kıvrımları gibi dalgalanıyor. Bu anlamda post- modern bir eserle karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz. Picoult, Jane Jones’un kocası Oliver’a saldırıp, kızı Rebecca ile birlikte evi terk ettiği o muhteşem kırılma anıyla karşılaşarak romanın içine en başına........
© Medyascope
