menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Mümtaz’er Türköne yazdı: Ya gitmezlerse?

31 1
25.03.2025

Mümtaz’er Türköne “Ya gitmezlerse?” başlıklı yazısında iktidarın seçimleri kaybetme ihtimaline karşı siyasi operasyonlar düzenleyerek gitmemenin yollarını aradığını ve bunun sonucunda demokratik direniş yöntemlerinin, özellikle barışçıl sokak protestolarının önem kazandığını savunuyor. Türköne’ye göre iktidarın bu tavrı meşruiyet kaybına yol açarken, muhalefete de dayanışma ve güçlenme fırsatı sunuyor.

Hep algılar üzerinden ilerliyoruz.

Bilhassa ekonomik krizin derinleşmesiyle kamuoyu araştırmalarındaki trende göre AK Parti oylarının yüzde 30’un altına düştüğü algısı siyaset ve piyasa tarafından satın alındı. O kadar ki, Saray’ın ve AK Parti cenahının da bu durumdan endişe duyduğu görülüyor. Kısaca bugün seçim olsa, mevcut iktidar için yolun sonu görünüyor.

İktidarın geleceğiyle ilgili algı tam olarak böyle.

Bu durumda İktidar, henüz güç elinde iken, kaleyi kuşatanlara karşı bir huruç hareketi yaparak kendini emniyete almaya çalışıyor. Ekrem İmamoğlu merkezli diploma ve tutuklama operasyonları, bu siyasî huruç hareketinin fiile geçtiğini gösteriyor.

Olan bitenlerle ilgili algı bu şekilde.

Yani?

İktidar, geldiği şekilde gitmemek, sandıktan önce bir çıkış yolu bulmak için planladığı operasyonları yapıyor. Niyet bozuk. Geldikleri gibi gitmeyecekler algısı topluma yerleşiyor.

Demokrasi teorisinin bu zorlu sorusu, artık gündelik hayatımızın bir parçası olarak aramızda bir hayalet gibi dolaşıyor.

Seçimle iktidara gelenler, seçimle gitmeyi reddederlerse, demokrasi içinde kalarak bu problem nasıl çözülür?

Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.

Muhalefet liderlerini hapse atarak, kumpaslar kurarak seçimi anlamsız hale getirmek, iktidar değişiminin önünü, sandık dışında dolaylı araçlarla kesmek de bu probleme dahil.

Evrensel birikime göre teorik çözüm şöyle:

Seçimle gitmeyi reddeden bir iktidar, meşruiyetini kaybeder. Meşruiyetini kaybettiği halde iktidarda kalmakta ısrar edenleri, zora başvurarak alaşağı etmek meşrû hale gelir. Buna başkaldırı veya direnme hakkı denir.

Nitekim Anayasa geleneğimizde 1961 Anayasası Başlangıç kısmı “direnme hakkı”na yer vererek, bu çözümü anayasaya dahil etmiştir. Hikâyesi çok namuslu değil. Darbeciler, darbelerini “direnme hakkı” ile temellendiriyor.

Ancak direnme hakkını, zora başvurmak yerine pasif direniş yöntemleri ile kullanmak da mümkün. Ghandi Hindistan’da sömürge yönetimini, şiddete başvurmadan bu yöntemle alaşağı etmiştir. Sivil İtaatsizlik, bu pasif yöntemlerin en yaygın bilinenidir. Haksız kanunlara ve uygulamalara boyun eğmemek, ama hiçbir şekilde şiddete başvurmamak bu yöntemin özüdür. Birçok başarılı eylemden bir örnek: Ghandi Hindistan’da İngiliz yönetimi tarafından yasaklanan kitapları eşeklere yükleyip köy köy dolaşıp dağıtarak, bu yasakları kaldırmayı başarmıştır.

Başka bir çözüm, demokrasiyi daha geniş bir alanda tanımlayarak bulunmuştur. Karl Popper, iktidarın şiddete başvurmadan değişebildiği bütün yönetimleri demokrasiye dahil eder. Seçim veya sandık şartını göz ardı eden bu yaklaşım, iktidar değişimi........

© Medyascope