Mümtaz’er Türköne yazdı: Bir Köroğlu hikâyesi
Aslında bir CHP hikâyesi…
Olan biteni aslına uygun anlatamayınca devreye destanlar giriyor. Gerçekler herkese çok sıkıcı geliyor. İstediğiniz kadar sol veya sosyal demokrat siyasetin yeniden dirilişi için toplumdan veri devşirin, servetin verimsiz ellerde tekelleşmesine, üretkenliğin ve rasyonalitenin düşmesine itiraz edin, ekonomik krizin doğrudan siyasî kararların eseri olduğunu vurgulayın; hiç faydası yok. Siyasî rekabetin doğasını “perception (algı)” ve “apperception (algının algısı)” üzerinden kapalı kapılar arkasında üretilen komploları, masa başı entrikaları ve belden aşağı vuruşları tasvir edebilmek için başka bir anlatım tarzına ihtiyacınız var.
Destanların, halk hikâyelerinin arketipleri bu iş için var. “Arketip” orijinal ilk numuneler, halkın bilinçaltına yerleşmiş düşünce kalıpları demek. Toplumsal kültür, derinlerde bu yapıtaşları üzerinde yükseliyor. Hikâyeyi bilmeseniz bile, dinlediğiniz zaman içgüdüsel olarak her şey tam da verilmek istenen mesajlara uygun şekilde yerli yerine oturuyor. Çünkü bu hikâyelerin kodları bilinçdışı aracılığıyla genlerimize işlemiş.
Köroğlu hikâyesi bu alanda bir numara. Batıda Robin Hood benzeri hikâyelerin bizdeki karşılığı. Zulme ve haksızlığa uğrayan bileği sağlam kahraman çevresine toplum dışına itilmiş adamları toplayıp Bolu beyine isyan ediyor. Çevresindeki adamların hatta, aşk yaşadığı Bolu beyinin kızının bile bugün yaşadığınız hayatta sembolik karşılıklarını bulmanız mümkün. Hikâye aslında bu işlerde çok yaratıcı olan Azeri Türklerine ait. Anadolu’da hemen karşılığını bulmuş ve farklı versiyonları yayılmış, geniş kitlelerce yüzyıllarca dinlenmiş, Türkülere, şiirlere konu edilmiş.
27 Mayıs Darbesi sonrasında “Kuyrukçu” olarak istiskal edilen, ezilen kitlelerin duygularına tercüman olmak üzere........
© Medyascope
