Müge İplikçi yazdı: Arsa satarken çıldıran kadın
Bu ülkenin hakiki yaşlılarına
Aysun Hanım şaşkın.
“Yok değil,” diyor karşısındaki kadına—en az onun kadar bu dünyadan yorulmuş, belki biraz daha fazla. Behice Hanım bu. Komşusu. Siyatik hastası ama acısını bile gururla taşıyan bir kadın. Kalp, şeker, bir de üstüne “doktorların bile adını ezberleyemediği üçüncü bir şey” paketiyle çıkagelen hayatın daimi abonesi.
“Şaşkın maşkın değilim Behice Hanım,” diyor Aysun.
Behice Hanım, her zamanki edalı, gamzeli gülümsemesiyle, dudaklarının arasından “eski bir radyo paraziti gibi” hışırtılı bir ıslıkla beraber “ilahi Aysun Hanım” diyor. Devamı gelmiyor. Behice Hanım, “Az konuş, çok dinle” felsefesinin yaşayan abidesi. Bir seferinde gençliğinde de böyle olduğunu, “erkekler laf kalabalığından bunalınca beni dinlemeye gelir” diyerek anlatmıştı. Civelek kadındır Behice.
Aysun Hanım, cep telefonuna düşen mesaja “Bu nasıl bir cehennem?” bakışlarıyla bakıyor o sırada. Oğluyla ortak satacağı şu kıytırık arsaya tapudan “aklınız yerinde mi?” raporu istiyorlar. Oğlu—Murat— otuzuna merdiven dayamış ama “anne ben büyüdüm” lafını hâlâ içselleştirememiş, “dışarı çıkarken montumu giydim” diye mesaj atacak kadar annesine bağımlı, “ofiste çay servisini bile abartılı bir özenle yapan” bir mühendis. Boşandı. Bir de kızı var ki dünya tatlısı. Torun sevilmez mi…
Sevilir de şimdi sırası değil. Gözü torun falan görecek halde değil.
“Çıldırdım var mı?” demek istiyor Aysun Hanım. Yıllarca “hocam hocam” diye çağrıldığı........
© Medyascope
