menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Zeytinleri kestirmeyin çocuklar!”: Şef Aylin Yazıcıoğlu’ndan genç şeflere bir miras

15 0
23.09.2025

Zeytinin hasat zamanı! Bu bereketli meyvenin her damlasında buluşacağımız lezzet, bir yıl boyunca içinde taşıdıklarını, öncelikle siyah ve yeşile boyayarak kahvaltılarımıza, sonrasında ise zeytinyağı ile masalarımızın baş köşesine konuk olmaya hazırlanıyor.

Bununla birlikte bu doyum, kaçınılmaz bir gerçeği de gözler önüne seriyor: Bir yıl daha sona eriyor işte! 2025’in üzerimizden geçen “rüzgarlarının” dallara vuran özeti bir biçimde burada saklı.

Söz konusu zeytinyağları masamıza gelmek üzereyken, bu işin erbabı ve kıymetli şefimiz Aylin Yazıcıoğlu’nu da hasat masamıza çağırdık. Ona hem kendi öyküsünü hem de zeytin ve zeytinyağıyla kurduğu özel bağı sormaksa kaçınılmazdı. Elbette söz Novavera’ya da gelecekti. Zira, Aylin Şef’in mayıs ayından beri danışman şefliğini yaptığı Novavera, “Dünya Kalite Sıralaması” nda, “Dünyanın En iyi Zeytinyağı Üreticisi” seçildi.

Dahası ülkemizin en çok ödül alan zeytinyağı ve daha da önemlisi bir kadın girişimci markası… Ayvalık’ta başlayan hikayenin başkahramanı ise ODTÜ Endüstri Mühendisliği mezunu Bahar Alan.

Aylin Yazıcıoğlu, Bahar Hanım ve Novavera ile ilişkisini ise şöyle tanımlıyor:

“Mayıs ayından beri danışman şefim ama zeytinyağını ilk sıktıkları günden beri sadece Novavera kullanıyordum. Bahar Hanım’la yeni tanıştım ama yağlarıyla sürekli çalıştım. Hatta yurtdışı yemeklerine de yanımda taşırdım, marka temsilcisi zannederlerdi…”

O zaman eski günlere dönmek kaçınılmaz oldu. Gelsin Le Cordon Blue dedik.

Le Cordon Bleu’de aldığım eğitim, akademik ortamda öğrenme tecrübelerimin son halkasıydı. Mutfak felsefemin oluşmasını düşünürken ilk halkadan başlamalıyım. Anneannem ve babaannemle başlar, Galatasaray, Boğaziçi, Cambridge diyerek devam eder. Her bir kurum kendine özgü koşullarıyla öğrenmeyi öğrenme biçimlerimi geliştirdi. Ben de kendi yolumu açarak yürüdüm.

Le Cordon Bleu de bu açıdan çok ilginç bir kurum. Öncelikle büyük bir mutfak mirasının üzerine kurulu. Mesleğinin doğrularından taviz vermek bir yana bu doğruları formüle etmiş, kendisi yaratmış, anayasasını yazmış bir mutfak. Ve global bir ağ. Bu ağın her yerinde bugün de farklı sofra kültürlerinden aşçılar yaşam boyu öğrenmeye devam ediyor.

Türkiye sofraları sakil bir PR cümlesi olarak değil, gerçek anlamda meraklı bir aşçıyı çıldırtacak kadar zengin. Farklı üst düzey restoranlarda çalışırken dilimde hep şu cümlenin versiyonları vardı:........

© Medyascope