Kenan Çamurcu yazdı: Dindarların istibdad yıllarında muhalif dindar olmak
Tanıl Bora’nın Birikim dergisinin internet sitesinde 25 Haziran 2025 günü yayınlanan “Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden” başlıklı yazısı, partinin eski kadrolarından ünlü isimlerin AK Parti’nin erken tarihine ilişkin aktardıklarına tepkisiz değerlendirme değil de geriye doğru tarih yazımını mimlemekse iyi bir başlangıç olur.
Kapı önüne kondukları için şimdilerde muhalif yaka kartı takmış ama bir göz kırpmasıyla koşarak geri dönecek “reis”in eski emir-komuta zincirindeki siyasetçi, gazeteci, yazar, edebiyatçı vs. İslamcı/Muhafazakâr klanın eleştiri gibi görünen ilgi çekmeceli kıvrak manevralarında saygın bir şey yok çünkü.
İktidar karşıtlarına hakaret ve küfürleriyle meşhur köşe yazarını hayranlıkla, yaptığı fenalığı da hayırla anan muhafazakâr muhalifin, dışlanmış olmaktan mütevellit iktidar eleştirilerinde kaale alınıp saygı duyulacak bir yan bulunur mu? İktidar potasında mutlu mesut gününü gün ederken benim eleştirilerime “fitne fücur dili” diyenden de mevcut gidişattan endişe ve kaygı belirten kamu spotları dinleyecek değiliz.
İktidarın ilk yıllarında yazdığım eleştirileri acelecilikle, sabırsız davranmakla, böylesine büyük bir fırsat ve nimet elde edilmişken onu kaybetmeye neden olacak işler yapmakla suçlardı camianın ekabiri. O dönemde kimden şimdilik eleştiri yapmamak gerektiğiyle ilgili görünüşte ahlaki tavsiye ve nasihat aldıysam arkasından mutlaka bir akçeli iş, ihale, makam mevki meselesi çıkıyordu, hiç şaşmazdı. Mayalamaya çalıştıkları pozisyonların selameti için bize sabrı tavsiye ve telkin ediyorlardı.
İslamcı gruplar ve cemaatlerin, muhafazakâr iktidarın, başından beri siyasal yapısal reformlara, demokratikleşmeye, hak ve özgürlüklerin kalıcı hale getirilmesine asla yeltenmemesini dert ettiği vaki değil. O yüzden halihazırdaki dinsel sosu bariz otoriter rejim bir tek kişinin eseri sayılmaz. Mevcut kıvamlı otokrasiye İslamcı gruplaşmaların heyecanlı desteğiyle kademeli ve aşamalı olarak gelindi ve iktidarı, gereken zamanda siyasi reformlara zorlamamanın bundaki payı en büyük. İşlevsiz palyatif tedbirleri reform gibi sunma kurnazlığıyla zaman satın almaya yaptılar bütün yatırımlarını.
Abdülhamid-i Sâni’nin devlet İslamcılığının retrospektifine râm ve tav olmuş, süfli, vasıfsız, amaçsız, nihilist, sırf ve saf dünyevi dindarlığın arayıp da bulamayacağı bir iktidarda oportünizmin dibine vurdular.
Demek ki başından beri iktidarı elde tutma her şeyden önemliydi onlar için. Ahlaktan, hakikatten, ahalinin hak ve hukukundan bile. İktidar araç değil amaçtı. Bu nedenle müesses nizamı irkiltecek siyasi rejim reformlarına hiç ilişilmedi. Bilakis “reis”in o topa girmemesinde stratejik zeka bulmayı ihmal etmediler. Buna cevaben zinde güçler de muhafazakâr iktidarın siyasi rejime dokunmaması karşılığında akçeli işlerde ne hali varsa görmesine göz yumdu. Önem hiyerarşisinin tepesine siyasi rejimde gedik açılmamasını koymuşken ahalinin hukuku ve mutluluğunu umursayacak hassasiyette nasıl olsunlar.
Sahte tevazuyla göz boyamaya tenezzül etmem: Ben, İslamcı/Muhafazakâr tecrübenin tarih yazımını Birikim’de Ekim 2003’te “İslamcılığın Değişim İradesi” yazımla başlayan ve Nisan 2005’e kadar devam eden 6 yazıyla ve arada başka yerlerde de tekrarlanan yazılar ve röportajlarla vakitlice yapmaya çalışmış tek İslamcıyım sanırım. Bugün itibariyle “eski İslamcı” tabii ki.
Nevrotik dinselliğin “eski İslamcı” tabirine heyheylenmesini umursamak gerekmez. Beytülmalı yağmalamaya çağrıldıklarında şipşak ahlaktan irtidat edip tereddüt göstermeden koşarak aksırana tıksırana kadar, boğulurcasına harama yumulmuş haldeyken etrafa saçtıkları laf ifrazatı ne anlaşılıyor ne de zerrece kıymeti var. Zaten yapabildikleri en iyi şey küfretmek, hakaret, iftira, lakap takma, etiketleyip lekeleme, saygısızlık, kaba sabalık falan.
Bora’nın incelediği hatıratların yazarlarına göre ne olduysa onlar kenara itildikten sonra oldu ve AK Parti, altın çağı temsil eden bu isimler ayrılınca yanlış işler yapmaya başladı. “Narsisist hatırat” diye bir edebi tür yok bildiğim kadarıyla. Öyleyse benim katkım olsun. Kendini mihvere koyup bakiyesi her şeyi dilediğince evirip çeviren siyasi personelin yazdığı anılardan kuramsal fayda hasıl olması imkansız. Daha ziyade, unutulmuş eskilerin muhtemel ve müstakbel post-Erdoğan dönemine hazırlık babından “ben de varım” hamlesi olabilir.
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Hiçbir şey sonradan olmadı. Başından beri vardı. Yanlış başladı, öylece devam etti. Birikerek, artarak, katlanarak, ağırlaşarak.
Siyaset biliminin ilgilenmesini gerektirecek etkileyici bir siyasi tarih yok AK Parti Türkiyesinde. Başka bir dolu acil mesele varken ihale kanununun 200 kere değiştirilmesiyle özetlenebilecek bir dönemin teorisi nasıl yapılsın? Talebeyken harçlık dahil muhtelif kişisel sorunlarıyla ilgilenmişliğim olan parti komiserinin, bakanlık performansını eleştirdiğim tweetlerime Gülenci savcı ve hakimlere soruşturma açtırıp “tehdit nedeniyle görevimi yapamaz haldeyim” gerekçesiyle beni mahkum ettirmesine hangi saygın kuramı istihdam edebiliriz ki? Hoş, görev emrine esas duruşla beni mahkum eden o savcı ve hakimi hapse atan da aynı iktidar.
Verdikleri para cezasını ödemezsem Denetimli Serbestlikle cezayı çekmem gerekiyordu. Denetimli Serbestlik icadı için dönemin adalet bakanı ne demişti, “kamu yararına ve çok verimli bir sistem”. Para cezasını ödeyecek imkanım olmadığı için Denetimli Serbest başvurusu yaptığımda üç dilde eğitim verebileceğimi, lisans ve yüksek lisans formasyonumla katkı sunabileceğimi, vasıf ve tecrübelerimle faydalı olabileceğimi anlatmam evrak işlerine bakan memuru heyecanlandırmadı. Amacım cezadan kaytarmak değildi tabii ki, madem başımıza böyle bir hal geldi, bari gerçekten faydalı olayım diye düşündüm. Memur, öyle bir alan olmadığını mırıldandı yüzüme bile bakmadan ve beni, elindeki listede angarya işçi ihtiyacı duyulan yer olarak kayıtlı Ümraniye cezaevinde ziyaret salonunu temizlemek ve infaz memurlarına çay getirmekle görevlendirdi. Yanımdaki iki mahkumdan, işledikleri cinayetteki masumiyete ilişkin mağduriyet öyküsü dinlerken benim orada tweetlerim dolayısıyla bulunduğumu söylemem şaka etkisi uyandırdı onlarda.
Suç duyurusu, soruşturma ve mahkumiyetle terbiye yöntemi epeyce tekrarlandı. Henüz e-devlette sorgulama yapılamıyorken Çağlayan Adliyesinde Adli Sicil Kaydı için belge almak istediğimde yazıcıdan çıktıların arkası kesilmeyince memurun yaratıcı şakaları benim için eğlenceli stand up gösterisi oldu.
Meselenin parodi tarafı, ben muktedirlerin yaylım soruşturmaları ve hapis cezaları altındayken Gülencilerin son hamlesinde tutuklu emniyet amirinin, evleri........
© Medyascope
