Işıl Öz’ün Prof. Dr. Yankı Yazgan ile söyleşisi: Hatırlamak bir direniş eylemi olabilir mi?
Geçmişte sıkça, “ah o eski bayramlar” derken yakalıyordum kendimi. Herhalde çocukluğuma özlem daha derin oluyordu o günlerde. Ara ara yine nostaljik takılıp çocukluktan kalma anılarıma sarılıyorum tabii. Mutluluğu hatırlamak istiyorum belki. Peki mutluluğu hatırlamak ne demek? Bu bir motivasyon mu, yoksa kaçış mı? Prof. Dr. Yankı Yazgan ile söyleştik.
Geçmişte sıkça, “ah o eski bayramlar” derken yakalıyordum kendimi. Herhalde çocukluğuma özlem daha derin oluyordu o günlerde. Ara ara yine nostaljik takılıp çocukluktan kalma anılarıma sarılıyorum tabii. Mutluluğu hatırlamak istiyorum belki. Peki mutluluğu hatırlamak ne demek? Bu bir motivasyon mu, yoksa kaçış mı?
Prof. Dr. Yankı Yazgan ile haberleştik. Geçmişin mutlu anlarını neden daha kolay hatırladığımız üzerine konuştuk, o sırada o kadar mutlu hissetmiş olmasak bile…
“Hatırlanan mutluluk” ya da “hatırlama mutluluğu” zihnimizin bir fonksiyonel yanlılığı nedeniyle mi oluyor?
Yankı Yazgan: Her zaman öyle olmayabilir. İçinde olunan yaşam diliminin, çağımızın, bizi ne kadar tatmin ettiği, geleceğe ilişkin hayal kurabilme kapasitemizin ölçüde çalıştığı (veya kısıtlandığı) geçmişimize dönüp anılarımızın mutlu yanını arayıp bulmamızı doğurabilir. Özellikle umutsuzluk, karamsarlık duygularının hakim olduğu bir durumda geçmiş bir sığınak rolünü oynayabilir.
Eski bayramları arayan çokça insan vardır sanıyorum…
Yankı Yazgan: Nerede o eski bayramlar, dediğimizde sıkıcı bayram ziyaretlerini ya da aramızın pek de iyi olmadığı insanlarla iyiymişiz gibi yaptığımız anları özlediğimizi söylemek dürüstçe olmaz. Ama bütün bu negatifliklerine rağmen bize verdiği güvenlik duygusu, insanların en azından birkaç günlüğüne birbirine zarar vermeme ruhunda olması ve bu güven duygusunu şu an bulamıyor olmak eski bayramları arattırıyor. O bayramlara bayıldığımızdan, ya da bayramın her saniyesini mutluluk içinde geçirdiğimizden değil, şimdiki durumu o zaman ile kıyasladığımızda eksik gelen, bozulmuş olanı zihnimiz daha kolay saptıyor. İçinde olduğumuz dönem, çağ ya da ne derseniz zaman diliminin iç açıcı olmaması ölçüsünde de geçmişin daha iyi, dolayısıyla bizim de daha mutlu olduğumuzu düşünüyoruz.
Oysa ailecek dört kat merdiven çıkıp zili birkaç kez çaldıktan sonra kapı açılmadığında kapının arasına ziyaretimizi gerçekleştirdiğimizin kanıtı olan kartviziti sıkıştırmış olarak ayrılıp eve doğru yola koyulduğumuzda bir çocuk olarak hissettiğimiz rahatlama, o anlık mutluluk öncesindeki veya sonrasındaki tatsız ya da negatif anları silip atabiliyor.
Bu durumun bir sakıncası var mı?
Yankı Yazgan: Yaşadıklarımızın olumsuz yanlarını görmezden gelmekten ziyade bugünkü yaşamımıza ilham ya da can kaynağı olacak anılar arayıp bulmakta ne sakınca olabilir ki. Ancak o eski güzel günlerin daha doğrusu günlerin güvenlik duygusunun tekrar yaşanabileceğine olan inancımız zayıfladığında geçmişi ya da geçmişteki mutluluğu (ve onu hiçbir biçimde geri gelmeyecek şekilde kaybettiğimizi) hatırlamak melankoli duygusu........
© Medyascope
