Atatürk’ün Milliyetçilik Anlayışı (8) – Gülhan Seyhun Yazdı
Ne Mutlu Türküm Diyene!
Atatürk’ün bireysel ve toplumsal gelişim için kimlik kazandırma çabası sonucu söylenen “Ne mutlu Türküm diyene!” cümlesinin anlamı, ne mutlu ki bu milletin onurlu ve şerefli kültürel, sosyal, tarihi ve gelecek ile ilgili ideallerimle bu milletin bir parçasıyım ve bundan da gurur duyuyorum demekti. Çünkü “milli benliğini bulmayan milletler başka milletlerin avıdır,”[i] diyordu. Ona göre Türk olmak, Türk doğmak değil, Türküm diyebilmekti. Bu da ortak vatanda birlik ve beraberlik içinde yaşayan insanların ortak değeri olmalıydı. Elbette Atatürk’ün diğer memleketlerde yaşayan Türklere kayıtsız kalması düşünülemezdi. Ancak bunu vatan sınırları içinde “bizim milliyetçiliğimiz gerek müstakil gerek başka devletlerin tebaası halinde yaşayan bütün Türkleri hangi dinden olurlarsa olsunlar derin bir kardeşlik hissiyle candan sevmek, onların refah ve gelişimini candan dilemekle beraber kendisine siyasi iştigal hududu olarak Türkiye Cumhuriyeti hudutlarını kabul etmiştir” şeklinde ifade ediyordu.[ii]
Şüphesiz her insan doğuştan aynı değerdeydi. Biri diğerine üstün değildi. Ancak bir milletin kendine güvenini yeniden kazanma ihtiyacı ve çevresinde onu yok edecek tehlikeler var ise her ferdinin dünyaya bedel olduğunu fark etmesinin zamanı gelmişti. “Ne mutlu Türküm diyene!” sözleri söylendiğinde, Türk milletinin buna ihtiyacı vardı[iii] ve Türk’ün yaşantısı da bu sözü daima onurla haykırabileceği bir mahiyette olmalıydı.
Türk demek, kimine göre soya dayanan bir milletin adı, kimine göre Müslümanın adıydı. Kimine göreyse ne Asyalı’ydı ne Avrupalı. Atatürk’e göre Türk, sadece Orta Asya’dan getirilen toplumsal, kültürel özellikler değil, aynı zamanda bu toprakların özellikleriydi. Anadolu ve Orta Asya tarih ve kültürünün karışımıydı. Bu konuda şöyle diyordu:
“Türk milletinin her kişisi, birtakım farklarla ve fakat umumi surette birbirine benzer. Bazı yapılış farklarını ise tabii bulmak lazımdır. Çünkü Mezopotamya, Mısır vadilerinden başlayan malum tarihten evvel Orta Asya, Rusya, Kafkasya, Anadolu, dünkü ve bugünkü Yunanistan, Girit, Romalılardan evvel Orta İtalya, velhasıl Akdeniz sahillerine kadar yayılmış ve yerleşmiş ve bu başka başka iklimlerin tesiri altında, başka başka cinslerle binlerce sene yaşamış, kaynaşmış bu kadar eski ve bu kadar büyük bir insan cemiyetinin bugünkü çocuklarının tamamı tamamına birbirine benzemeleri mümkün müdür? Türk kavmini yalnız bir noktada, iklimi aynı dar bir mıntıkada belirmiş zannetmek doğru değildir.”[iv]
Kapsayıcı milliyetçilik
Atatürk’ün milliyetçilik........
© Medya Siyaset
