menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yürümeyi unutan insan

7 0
08.04.2025

İnsanlığın yürüyüşü Mezopotamya topraklarında başladı. Nehirlerin kavuştuğu yerde, Fırat ile Dicle’nin bereketli sularında ilk adımlar atıldı

İnsan göçebeydi, rüzgârla yürürdü, güneşle uyanır, yıldızlarla yön bulurdu. Yürümek onun doğasıydı; toprakla, hayvanla, gökyüzüyle kurduğu ilişkinin ritmiydi. Her adım bir keşifti, her durak bir başlangıçtı. Ama sonra insan, yürümeyi bıraktı. İlk buğday tanesi ekildiğinde, bu sadece bir tarım devrimi değildi; aynı zamanda bir bağlanışın, bir yerleşikliğin, bir durmanın işaretiydi. Buğdayı eken insan, toprakta kök saldıkça özgürlüğünü unutmaya başladı. Arpayla beslendi ama artık av peşinde koşmayan bir varlığa dönüştü. Evcilleştirdiği koyun, keçi ve köpek derken, kendisi de o hayvanlar gibi evcilleşmeye başladı. Artık doğaya hükmeden değil, doğayı ölçen, biçen, düzenleyen bir varlıktı.

Bir zamanlar sürülerle birlikte tepeleri aşan, nehirleri geçen o insan, şimdi duvarlar arasında yaşıyor. Tarla sürmek için toprağa bağımlı kaldı, sonra o bağımlılık medeniyetin temeli oldu. İlk şehirler kuruldu ama o şehirlerin temeli aslında insanın yürüme alışkanlığını terk etmesiyle atıldı. Ve bugün… İnsan artık hiç yürümüyor. Ne toprakla bağ kuruyor ne gökyüzüne bakıyor. Yürümeyi simgeleyen her şey ya bir egzersiz uygulamasına ya da dijital oyuna dönüştü. Bir zamanlar toprağın kokusunu alarak yön bulan insan, şimdi harita uygulamasına bağımlı. Bir zamanlar sürüsünü güden insan, şimdi koltuğunda oturup dizi izlerken kendini “özgür” sanıyor.

Evcilleştirdiği tüm canlılar onun için üretirken, o kendi ruhunu tüketti. Tarımı icat etti ama toprağa hapsoldu. Depolarını doldurdu ama açlığını dindiremedi. Yollar yaptı ama kendi iç yolculuğunu unuttu. Hayvanları yularla bağladı ama en sıkı düğümü kendi benliğine attı. Mezopotamya’da başlayan o büyük yürüyüş, yerleşikliğin konforunda dondu kaldı. Şimdi insanlık yeniden yürümeyi öğrenmeli. Ama bu sefer sadece bacaklarıyla değil; zihniyle, kalbiyle, ruhuyla… Çünkü insan, doğayı evcilleştirdikçe kendini unuttu. Ve kendini hatırlamanın yolu, yeniden yürümekten geçiyor. O ilk yürüyen insan; çıplak ayakla taşlara, çamura basan, göç eden, değişen, öğrenen insandı. Ama yerleşik hayata geçtikçe, hareket azaldı, beden hantallaştı, zihin sabit fikirlere tutundu. Evcilleştirilen hayvanlarla birlikte insan da........

© Medya Günlüğü