menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Masal uyutur, gerçek uyandırmaz

9 0
15.07.2025

Hayat, sahneye çıkmadan önce bize ezberletilen bir replik gibidir. Daha doğar doğmaz başlarlar anlatmaya: “Kızlar prenses olur, erkekler kahraman.” “Dışarıda kurtlar var.” “Çalışmazsan aç kalırsın.” “Çirkin olan sevilmez, sessiz olan ödüllendirilir.”

Biz ise daha kim olduğumuzu bile anlamadan bu cümleleri içselleştiririz. Bilinçaltı sorgulamaz, kim gelirse kapısını açar. Masallarla büyürüz, ama bir gün aynaya bakıp şu soruyu sorarız:

“Bu ben miyim, yoksa bana ezberletilen karakter mi?”

Kırmızı Başlıklı Kız, dış dünyaya güvenme der ama kurtuluşu dışarıdan gelen bir adamla sağlar. Ağustos Böceği, üretmeyen herkesin dışlanacağına dair bir uyarıdır. Pamuk Prenses, kabul edilmek için sessiz, güzel ve çalışkan olmak zorundadır. Rızası hiç konuşulmaz. Külkedisi, sadece görünüşüyle değer kazanır. Ayakkabı başka birine uysa ne olurdu? Rapunzel, ancak bir adam saçlarından tırmanınca özgürleşebilir. Kurbağa Prens ise farklı olmayı över gibi görünür, ama gerçek mutluluğa ancak “normale” dönüşerek ulaşır. Masallar bize baştan rol dağıtır, bize düşense itiraz etmeden oynamaktır.

Çocukken bu öykülerin sadece uyku öncesi eğlencesi olduğunu sanırdık. Oysa hepsi, modern dünyanın şekillendirdiği ilk sahne provalarıydı. Pastel renklerle süslenmiş, ama içinde sistemin kurallarını fısıldayan hikâyelerdi. Bugün büyüdük. Aynaya baktığımızda yalnızca kendimizi değil, bize oynatılan rolleri ve masalların bugünkü versiyonlarını da görmeye başladık. Çünkü masallar bitmedi; sadece platform değiştirdiler.

Eskinin cadıları, yalnız yaşayan, bitkilerle ilgilenen, güçlü kadınlardı. Şimdi onlara “bağımsız kadın”, “feminist” ya da “aktivist” diyoruz. Hâlâ korkuluyorlar, susturuluyorlar. Yakılmıyorlar belki ama iptal ediliyorlar. Dijital linç kazanları kaynıyor.........

© Medya Günlüğü