menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Babamın ekmeğini hiç yemezdim

9 1
13.07.2025

Hem maddi hem de mecazi anlamda babamın ekmeğini çok yedim. Ancak bir önceki yazıda anlattığım Mehmet Bey’in unuttuğu ekmeğin hikâyesi benim unuttuğum babamın ekmek hikâyesini hatırlattı da şimdi de onu anlatmak istiyorum.

Babam aşçı değildi ama yemek yapma konusunda beceriksiz de değildi. Asıl becerisi ise yemek yemekti. Sofra keyfini sever, lezzetli şeylerden hoşlanır ama sağlıksız şeyler yemezdi. Bizim uzun yıllar boyunca ekmek diye bildiğimiz tek çeşitten yani francala somunundan ise hiç hoşlanmazdı.

Çokça tekrarlandığı için çocukluğumun iz bırakmış bir sofra görüntüsüdür: Babam ekmek dilimin içini çıkarıp avucunda sıkar, sonra avucunu açıp “Hamur bu hamur” diyerek yapışıp top gibi oluşunu bize gösterdikten sonra tabağından uzağa fırlatırdı. Zaten pek ekmek yemez, yediğinde de doygun ekmek olsun isterdi ki o zamanlar doygun ekmeğin adı köy ekmeğiydi.

O sıralar fırınların çoğunda sadece tek tip ekmek pişerdi, o da içi pofuduk ama babama kalsa düpedüz hamur olan somunlar. Babam bazı fırınların yaptığı ama her zaman bulunmayan tava ekmeklerini arar bulurdu. Tava ekmeği birbirine boylu boyunca yapışık iki dikdörtgen topak şeklindeydi ve fiyatı gibi tadı da somundan bayağı farklıydı. Tava ekmeği babama göre bir nebze daha iyiydi de onun asıl hedefi köy ekmeğiydi ki zar zor da olsa onu da bulur alırdı. Günlerce beklese de francala gibi hemen bayatlamayan ve küflenmeyen o ekmekleri bazen de kızartırdı. Hadi kızartılmış hali neyse ne de, bizim evde babamdan başka kimse o uyduruk (!) üstelik de koyu renkli ekmekleri sevmezdi. Biz tazecik çıkacağı saatte mahalle fırınına gidip içi bembeyaz dışı el yaktığı için gazete kağıdına sardığımız somunları alıp eve getirirken daha yolda tepesinden koparıp yağmalamayı severdik. Babamın avcunda sıkıp sıkıp hamur gibi yapıp göstermesine yani bizi onun bayat (!) ekmeğini yemeğe teşvik etmesine ise içten içe bilenirdik. Beyaz unun matah bir şey olmadığını üstelik zararlı yöntemlerle beyazlatıldığını, gazete mürekkebinin sıcak etkisiyle buharlaşan bir zehir olduğunu falan da bilmezdik. Ekmek meselesi hakkında kafa yormam ve babamın haklı olduğunu anlamam çok sonradır.

Ekmek bizim kutsalımızdır. Yerde minicik bir parçasını bile görsek hemen kaldırmamız hatta öpüp başımıza koymamız,........

© Medya Günlüğü