Sıra kimde?
Tim Harford’un “Ekonomiyi Şekillendiren 50 İcat” kitabında, gramofon bölümündeki hoş bir karşılaştırma, modern dünyada başarının nasıl ağlarla belirlendiğini anlamak için mükemmel bir çıkış noktası sunuyor. Harford, 18’inci yüzyılın sonlarında İngiltere’nin en ünlü opera şarkıcılarından Elizabeth Billington ile 20’nci yüzyılın sonlarında dünyanın en çok kazanan sanatçılarından biri olan Elton John’u yan yana koyuyor.
Billington, kendi zamanının en parlak yıldızlarından biriydi. Birkaç bin kişilik salonları dolduruyor, dönemin en yüksek ücretlerini alıyordu. Ama Billington’un yıllık geliri bugünün kuru ile Elton John’un gelirinin yanında adeta bir cep harçlığı gibi kalıyor. Elton John, 2015 verilerine göre, Billington’un kazancının 100 katından fazlasını elde etmişti.
Burada sorulması gereken soru şu: Elton John, Billington’dan “100 kat daha yetenekli” miydi? Elbette hayır. Asıl farkı yaratan şey, teknolojinin dağıtım ağını kökten değiştirmesiydi.
Billington’un çağında müzik, fiziksel bir etkinlikti. Onu duymak için bir operaya gitmek, bilet almak, salonda yer bulmak gerekiyordu. Bu, doğal bir kapasite sınırı getiriyordu. Gelir dağılımı bu yüzden daha “adaletli”ydi. Birkaç yıldız vardı ama ortalama seviyede birçok sanatçı da geçimini sağlayabiliyordu. Kısacası, mesleki dağılım çan eğrisine benziyordu: Çoğunluk ortada, az sayıda uçta.
20’nci yüzyılın ortalarında gramofon, ardından radyo, televizyon ve plak şirketleri devreye girdi. Artık bir şarkıcı, aynı anda milyonlarca eve girebiliyordu. Bu dönüşüm, ağın doğasını değiştirdi. Dağıtım artık lokal değil, küresel hub’lar üzerinden gerçekleşiyordu. Birkaç........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein