Biz Dört Kişiydik
Rüşdü Saraçoğlu, Ali Tiğrel, ben ve Ercan Kumcu. Özal’ın başbakanlığı döneminde ekonomi yönetiminin en üst kademelerinde görev almış dört kişi. Rüşdü Saraçoğlu Merkez Bankası Başkanı, Ali Tiğrel Devlet Planlama Teşkilatı Başkanı, ben Hazine Müsteşar Yardımcısı ve Ercan Kumcu Merkez Bankası Başkan Yardımcısı. Hepimiz otuzlu yaşların sonlarında kırklı yaşların başlarındaydık. Bu kadar üst düzey görevler için genç sayılacak yaşlardı. Birbirimizi birkaç yıldır tanıyorduk. Hepimiz, birbirimizden bağımsız olarak bu kurumları siyasetten uzak tutmayı kendimize ilke edinmiştik. Bizi göreve getirenler dâhil olmak üzere dönemin siyasetçilerinin yaptıkları hataları, yanlışları söylemekten ve eleştirmekten hiç çekinmedik. Ama yiğidi öldürüp hakkını teslim edeyim onlar da zaman zaman bize kızsalar da, sinirlenseler de hiç birimizi görevden almadılar.
Özellikle Rüşdü Saraçoğlu ve ben, hükümetin yanlışlarını yalnızca kendilerine söylemedik, kamuoyuna da anlattık. Bazen gazetelerin baş sayfalarına çıktı eleştirilerimiz. Bir defasında iktidar partisi milletvekilleri bizi Özal’a bu eleştirilerimiz nedeniyle şikâyet etmişler, Özal, ayda bir kez ekonomiyle ilgili bakanların ve üst düzey bürokratların katılımıyla yaptığı ekonomi toplantısının birisini bu konuya ayırmıştı. Yarım saat bize “aynı gemide olduğumuzu, dışarıdan eleştirmek gibi bir hakkımızın ve hükümeti halka şikâyet etme gibi bir lüksümüzün olmadığını” olabildiğince kibar bir dille başlayıp giderek sertleşen bir üslupla anlatmıştı. O toplantıda kimse konuşmamış, aramızdan belki de Özal’ın en sevdiği bürokrat olan Rüşdü Saraçoğlu söz alarak yanıtlamak istemişti. O zaman Özal’ın yüzünün adeta siyaha döndüğünü görmüştüm. Sesinin tonunu iyice sertleştirerek “sen Bundesbank Başkanı değilsin, inşallah onun gibi olacaksın ama onu da biz yapacağız” demişti.
Ali Tiğrel ve Ercan Kumcu ile OECD Bakanlar Konseyi toplantılarına giderdik her yıl. Faik Öztrak da gelirdi toplantılara. Türkiye’nin ekonomik durumunu anlatırdık. Daha doğrusu Ali Tiğrel anlatırdı, bizler de ona gereken bilgiyi verir, soruları yanıtlamasında gerekli verileri hazırlayıp uzatırdık. İngilizcesi mükemmeldi, İngiliz delegeden bile daha iyiydi diyebilirim. Londra’da Imperial College’da kimya mühendisliği okumuş, aynı okulda yüksek lisans yapmış ve matematiksel modelleme üzerine doktorasına da orada başlayıp Ankara Üniversitesinde tamamlamıştı. Ekonomik konuları iyi bilmesinin yanı sıra dile olan hâkimiyeti herkesi hayran bırakır, bazen soracakları soruları sormaya cesaret edemezlerdi.
Rüşdü Saraçoğlu, Türkiye’ye merkez bankasının bağımsızlığı düşüncesini getirmiş, para politikasını bugünkü çerçevede uygulamaya koymuş, merkez bankasının çağdaş normlara uygun bir yapıya geçmesinde büyük rol oynamıştı. Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nden ekonomi ve istatistik lisansı aldıktan sonra ABD’de Minnesota Üniversitesinde ekonomi doktorası yapmış, Nobel ödüllü Thomas Sargent ile rasyonel bekleyişler kuramı üzerine çalışmış, birlikte makaleler yazmıştı. Aileden gelen (dedesi eski başbakanlardan Şükrü Saraçoğlu idi) bir yöneticilik yeteneği vardı. Çok konuşmazdı ama konuştuğu zaman herkes dikkatle dinlerdi.
Ercan Kumcu, merkez bankasının çağdaş yapıya kavuşmasında çok çaba göstermişti. Boğaziçi Üniversitesi’ni bitirdikten sonra ABD’ye gitmiş, Boston College’de doktora yapmış bir süre Boston College, University of Eastern Michigan ve New York Devlet Üniversitesi’nce (SUNNY) ders verdikten sonra Türkiye’ye dönerek Merkez Bankası’nda görev almıştı. Son derecede zeki, ilkeli ve bilgili bir teknisyendi. Aramızda en genç olan oydu. Bu dörtlü içinde benim en fazla birlikte çalıştığım kişi Ercan Kumcu’ydu. Birlikte iki kitap yazdık (Krizleri Nasıl Çıkardık ve Ekonomi........
© mahfiegilmez.com
