Ramazan Kültürü
İnsan böyledir; isyanı da itaati de ruhunda taşır. İsyanıyla varlığını, itaatiyle yokluğunu haykırır. Umulur ki isyanı da itaati de hakikatten neşet etsin. Ne var ki “cihan, şu veya bu kıymetin değil de, bizzat kıymet hükümlerinin çivili bulunduğu can evinden, ruhundan hasta” olduğundan ve değerin bir kıymeti harbiyesi kalmadığından her şey bir ritüele, bir sembole, bir alışkanlığa dönüştürüldü. Ve rasyonalitenin boyunduruğu altında kendine yeni bir anlam arama telaşına düştü.
Bir şeyin kültürü oluşmayınca, emirler, kanunlar, ilkeler kültürleşmeyince, ritüelden, alışkanlıktan öteye geçemiyor insanlar nezdinde. Kültür, alıyor o emirleri ve sözleri, insana bir iklim oluşturuyor; insan da bu iklimde keyifle onu davranışa büründürüyor. Yazın sıcağında susayan birinin su içmesinden aldığı keyifle, alelade içilen sudan alınan keyif arasında ne fark varsa, bir şeyi kültüründe yapmakla o şeyin kültürünün yokluğunda yapmak arasındaki fark da öyledir. Kekremsi bir tat bırakıyor insanda. Misal Ramazan, cennetten damıtılan Ramazan değil de herhangi bir ay haline........
© Maarifin Sesi
visit website