Küresel kuruluşlar ve eğitim
Eğitimin yönünü kendimize doğru çevirmek için yapılması gerekenlerin başında eğitimin felsefesinin değiştirilmesi gelir. Çünkü ideali, kızılelması yahut hedefi kendi kültüründen üretilmemiş olan mevcut eğitim sistemimizin insan yetiştirme şekli ne yerli ne milli ne de kültürel olduğundan bir aidiyet vermediği rahatlıkla söylenebilir. Aidiyet vermediği bir yana, tüm bileşenleriyle insanımızı batının seküler kulvarına sürüklemekte; bu amaçla, yükseköğretimden okulöncesine kadar küresel dünyanın standartlarını yakalamak için canhıraş çalışılmakta, mikro veya makro planda sürekli takipte kalınan batı sistemlerine adapte olmaya gayret edilmektedir. Böylece mankurtlaştırmak üzerine kurgulanan bu sistem, küresel sermayenin çizdiği sınırlar dışındaki önerileri de kulak ardı etmektedir. Oysa eğitim felsefesi denilen şey hem ontolojik hem epistemolojik hem de ideolojik olarak aidiyetinizi tanımlamanızı ve bu doğrultuda içerik ve yapıyı inşa etmenizi gerektirir.
Elbette yapılan iyi niyetli girişimler var. Daha çok sivil toplum kuruluşları eliyle, kısmen de eğitim bürokrasisindeki insanlar marifetiyle gerçekleştirilen bu iyi niyetli girişimler, doğal olarak sadra şifa olmuyor. Çünkü mankurtlaşmış her sistemin olduğu gibi eğitim sisteminin de herkesi kendine dönüştürmek gibi bir öğütme özelliği var. Bundan dolayı yapılan iyi niyetli her faaliyete kendi rengini veren eğitimimizin, bu hali de, mankurtlaşmaya hizmet eden bir aygıta dönüşüyor. Çünkü iyilik yapanların kendi faaliyetlerini gerçekleştirmek için göz yumdukları ne varsa, bunlar bir süre sonra onu sarmalıyor ve kendi argümanlarının yaygınlaşmasını sağlatıyor. Mesela okul öncesi eğitime kökten itiraz edilemediği........
© Maarifin Sesi
visit website