menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Şahsiyet Eğitimi Açısından İmam Buhari’nin Hayatı

14 1
17.04.2025

İmam Buhârî tanınmış büyük muhaddis, önemli şahsiyet ve âlim olmakla birlikte, bazı düşünce ve anlayışlarıyla da insan eğitimine ve İslam Düşünce sistemine önemli katkılar sunduğu herkesin malumudur. Ancak geçmişte olduğu gibi günümüzde de onun doğru tanınması ve bilinmesi, onun fikir ve düşüncelerinin doğru bilinmesine bağlıdır. Hayatını incelediğimizde muhaddisliğiyle birlikte örnek hayatıyla da bizler için rehber ve rol model bir şahsiyet olduğu görülecektir. Bu bağlamda İmam Buhârî’nin hayatına baktığımızda onun insanı merkeze koyan, din ve ahlak eksenli anlayışa ve yaşantıya sahip olduğu söylenebilir.Beşeri ilişkilerinde insanların hakkına hukukuna riayet eden, mütevazi, saygılı, özverili, sahip olunması gereken adalet, doğruluk, dürüstlük ve vefa gibi ahlakî özellikleriyle birlikte az konuşması, az yemesi, başkalarının sahip olduğu imkânlara özenmemesi, cömertliği, dünya malına değer vermemesi gibi örnek alınabilecek güzel hasletleriyle de hala günümüzde de bizlere rehberlik etmektedir.

Şahsiyet eğimi açısından onun hayatına baktığımızda kişilik olarak genelde kaba ve sert değil, güzel ahlaklı olmanın bir parçası kabul edilen rikkat ehli, yumuşak huylu idi. Engin bir hoşgörüye sahipti. Ancak hoşgörüsü daha çok mü’minlere karşı idi ve insanların hata sayılabilecek konularındaydı. Kötülük ve günah söz konusu olduğu takdirde hoşgörüden uzak kalır, gereken nesi onu yapar,yapanı da uyarırdı.

Günlük hayatında Buhârî, az yer, az konuşur, az uyurdu. Gündüzleri yufka ekmeği yemez, onun yerine bazen iki üç badem yemekle yetinirdi. Yemeklerinde baharat kullanmazdı. Az yiyip az uyumakla israftan kaçarak vaktini değerlendirirdi. Böylece hem kendi yediklerinden başkalarına ikram etmek fırsatı bulur, hem de Allah’a kulluk vazifelerine daha fazla zaman ayırabilirdi. Az konuşmakla birlikte hoş sohbetti. Sözlerini ağır ağır, tane tane söylerdi. Son derece doğru sözlüydü. “Müslümanın yalana ve cimriliğe ihtiyacı yoktur” derdi. Bu sözleriyle Müslümanların özüyle sözüyle doğru dürüst olmaları gerektiği inancını dile getirmişti. Ayrıca Müslümanın kendisi için arzu ettiği şeyleri toplum için de birlikte yaşadığı kardeşlerine de layık göreceğine, bir de malının hakkını vereceğine, dolayısıyla cimrilikten uzak kalacağına inanırdı. Bununla birlikte her söylediğinin doğru olmasına dikkat eder; ancak her doğruyu söylememeye itina gösterirdi. Bir başka deyişle gereksiz yere konuşmaz, faydasız ve boş sözlerden uzak kalırdı. Başkaları hakkında daima yumuşak bir dil kullanır, kimsenin dedikodusunu yapmazdı. Gıybet denilen kötülüğe asla yanaşmazdı. “Allah’ın huzuruna ömür boyu kimsenin gıybetinde bulunmadan çıkmak istiyorum” diyordu. Bu sözüyle dedikodusuz hayatı benimsediğini vurgulamıştı. Bu hasletini o kadar ileri götürmüştü ki, hadis râvileri hakkında yazdığı et-Târîhu’l-Kebîr adlı meşhur eserinde ağır tenkit ifadeleri kullanmaktan dikkatle kaçınmıştı. Bir gün etrafında halka olmuş, söylediklerini can kulağıyla dinleyenlere “Kıyamet günü kimsenin bana hasım olacağını zannetmiyorum” dedi. Dinleyenler arasında bulunan kâtibi, “Bazıları et-Târîhu’l-Kebîr’de insanların gıybetinde bulunduğunu söylüyorlar. Onlar sana hasım olurlar deyince şunları söyledi.

“O kitapta hadis râvileri hakkında söylediklerimizi kendiliğimizden söylemedik. Sadece işittiklerimizi rivayet ettik. Bu cevabı ile “gıybetin haram olduğunu öğrendiğimizden bu yana kimsenin dedikodusunu yapmadım” sözü Buhârî’nin bu konudaki titiz tutumunu belgeler. Anlaşıldığına göre o, İslam ahlakının gıybet, dedikodu, başkalarını çekiştirmek gibi dil belası sayılan kötülükleri yasaklama prensibine hayatı boyunca uymuştur.

İç dünyası böylesine temiz ve zengin olan Buhârî, dış dünyasında da son derece temiz ve düzenli idi. Dilini yalandan dedikodu ve gıybetten temizlediği ölçüde bedenini, elbiselerini ve kaldığı yeri temiz tutar, eşyalarının tertipli olmasına özen gösterirdi. Nakledildiğine göre ağızda kötü kokması yüzünden soğan, sarımsak, pırasa ve sümüklü pancar denilen yiyecekleri hayatında bir kere bile olsun çiğ olarak yememiştir.

Buhârî kimseye zarar vermediği gibi kimseyi de hor görmezdi. Bundan dolayı kimseyle alay etmez, kimseye karşı kibirlenmezdi. Bu hasletlerini belgeleyen iki olay vardır. Anlatıldığına göre arkadaşı ve........

© Maarifin Sesi