Türkiye’nin Stratejik Hava Sahası Politikası
Türkiye’nin sessizliği, bölgesel güç dengelerini alt üst edebilir mi? ABD ve İsrail’in İran’daki nükleer tesislere yönelik hava saldırılarında Türkiye’nin hava sahasının kullanıldığı iddiaları sert bir şekilde reddedildi. Ancak bu tür inkar, sadece diplomatik açıklama değil; karmaşık çok katmanlı jeopolitik oyunun parçası.
Gerçekler gizlenirken, Türkiye hangi rolü üstlendiğine dair sorular, bölgesel istikrar ve milli güvenlik açısından kritik önem taşıyor.
Stratejik İnkâr ve Negatif Kanıt Üretimi: Türkiye’nin Resmî Söylemi
Türkiye’nin “hava sahamız kullanılmadı” açıklaması, modern diplomasi dilinde sıkça rastlanan negatif kanıt üretimi stratejisinin tipik örneği. Bu yaklaşım, olayın gerçekleşmediğini iddia ederek kanıt yükünü karşı tarafa bırakır. Böylece bilgi akışı sıkı kontrol altında tutulur, gerçek ile dezenformasyon arasındaki sınırlar bulanıklaşır. Egemenlik, artık “doğruyu söylemek” değil, “neye inanılacağını belirlemek” üzerinden tesis ediliyor.
Operasyon Midnight Hammer: Fiziksel İmha Değil, Meşruiyetin Çöküşü
ABD ve İsrail’in hedef aldığı Fordow, Natanz ve İsfahan’daki nükleer tesisler, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı denetiminde ve Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması kapsamındayken, saldırıların sadece fiziksel tahribat değil, İran’ın uluslararası meşruiyetini zedelemeye yönelik stratejik hamle olduğunu gösterir. Saldırılar, İran’ın barışçıl nükleer program söylemini zayıflatmayı ve bölgesel güç dengelerini kendi lehine değiştirmeyi amaçlıyor. Türkiye’nin........
© Küresel İfşa
