Sakın gelmeyin bizim buralara!
Ben bir cennette yaşıyorum... Havasından, dağından, ormanından, deresinden, şelalesinden söz etmiyorum... Onlar zaten cepte!
Öyle bir cennet ki yaşadığım yer; insan, kedi, köpek, ağaç, börtü böcek biraradayız.
Meclis’te geçen yıl yasalaşan ve hayvan dostlarımızın katledilmesinin önünü açan yasaya rağmen, bizim burada köpek başına yüz, kedi başına yirmi iyi insan düşüyor.
Kapkara bir “Zeytin”imiz var mesela... Sahilde yaşıyor. Yazın bizimle denize giriyor; biraz yüzüp çıkıyor. Yoruluyor çünkü...
Söylenenlere göre en az 15 yaşında.
Yazın bölgeye akın eden turistler dışında hepimizi tek tek tanıyor.
Bana patisini uzatıyor mesela; tokalaşmak için...
Yorgun ayaklarının izin verdiği kadarıyla yanımda yürüyüp sonra yorulduğu yerde kıvrılıveriyor.
Sahibi yok Zeytin’in...
Ya da tam tersine; o bütün beldenin sahibi...
★★★
Bir tek tavuk kemiği, ya da ufacık bir balık kafası bile çöpe gitmiyor bizim burada...
Sadece Zeytin’imiz değil; bir de Sibirya kurdu melezi, mavi gözlü Ayaz’ımız var! Fena halde yakışıklı...
O patatesçi... Sahildeki kafede bira-patates yapanlar patatese alıştırmış onu... Üzülüyoruz ama yapacak bir şey yok; başka bir şey yemiyor!
Leyla’mız var, Zeus’umuz var, Memiş’imiz var! Kantaron’umuz var bir de; kızıl kahve!
Ve sevgili belediye veterinerimizin kısırlaştırma seferberliğinden kaçıp her yıl üçer beşer doğuran kedilerimiz var...
Şıllık var, CanCan var, Pasaklı var, Sultan var!
Her birinin yeri belli; herkes kendi alanında, sadece kendi kardeşleriyle yiyor mamasını...
Gerisi...........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon