menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Toplumun yolsuzluk algısı köreldi

32 1
01.06.2025

Demokrasilerde yurttaşların ülke yönetimine katılımının en önemli araçlarından birisi siyasettir. Katılımcı demokrasilerde siyaset kurumunun bu rolü, temsili demokrasilere göre çok daha azdır. Türkiye’de kalın bir temsili demokrasi vardır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının siyasete katılımı seçimden seçimedir.

İktidar partisinin üye sayısının 11 milyonun üzerinde olması sizi yanıltmasın, o bir katılımcılık göstergesi değildir. İktidar partisinin büyük kongre delegelerinin bile farklı bir irade ortaya koyma yetenekleri yoktur. Bunu Ahmet Davutoğlu ile Binali Yıldırım’ın 8 ay ara ile oy birliğiyle genel başkan seçildikleri büyük kongrelerde gördük. Kim işaret edildi ise 8 ay ara ile delegeler aracılığıyla o seçildi. Ne bir soru dillendirildi ne de bir itiraz. O üyeliklerin partinin karar almasına veya herhangi bir politika yürütmesine bir etkileri yoktur. Üye olunurken de talep zaten bu değildir, partinin iktidarda olması yeterlidir.

Çok fazla üye meselesi de Millî Görüş’ün kurucu lideri Necmettin Erbakan’ın bir politik fantezisidir. Bu aynı zamanda kapatılma riskine karşı geniş bir “millet desteğinin” var olduğunu da gösterme çabasıdır.

Ülkenin insanları çok uzun zamandır hayli politik. Seçim dönemlerinde bile az rastlanır bir biçimde sürekli olarak siyaset konuşuluyor. Bunun nedenlerinden biri iktidarın kutuplaştırma siyasetindeki yeteneği. Muhtelif kavramlar üzerinden kutuplaşma yaşandığı için siyaset bazen arada kayboluyor. Siyasetsiz siyaset konuşulan bir hal ortaya çıkıyor. “İktidar ne yapmak istiyor, bugüne kadar neden yapmadı, bundan sonra yapabilecek mi?” soruları ortadan kalkıyor. “Muhalefetin bu konudaki planı ve vaadi nedir?” gibi sorular da gündeme gelmiyor. Ne iktidarın ne de muhalefetin halkın önüne koyabilecekleri bir ülke tahayyülleri var. Ama böyle bir ortamda bile herkes çok politik.

Bu, uzun zamandır anket sonuçlarına da ilginç bir biçimde yansıyor. Uzun bir ara en çok oy oranına sahip olan “hiçbir parti” yani hiçbir partiye oy vermeme eğilimi Area’nın son anketinde 3’üncü parti olmuştu. Bu seçim zamanı değişebilir.

Asıl dramatik olan, seçmenlerin ülkenin sorunlarına hiçbir siyasi partinin çözüm getiremeyeceği inancında olmasıdır. Yüzde 34,7 hiçbir partinin soranları çözemeyeceği inancında. Sorunların kaynağı olan AKP’nin çözeceğine inananların oranı ise Asal’ın anketine göre yüzde 26. Anketlerin tamamına yakınında birinci parti çıkan CHP’nin sorunları çözeceğine inananların oranı ise yüzde 17,5. Anket sonuçlarına göre ortalama oy oranı yüzde 34’lerde çıkan CHP’ye oy vereceğini belirten seçmenin, bu anket sonuçlarına göre yarısı memleketin sorunlarını çözeceğine inanmıyor. İşte o politik bir temeli olmayan kutuplaştırma siyasetinin ortaya çıkardığı tablo tam da bu.

Türkiye’de uzun süre siyaset yolsuzluk ile mücadeleyi vadederek yol aldı. AKP’nin ilk iktidar yıllarında yolsuzluk yanında, 3Y olarak adlandırılan yasaklar ve yoksulluk da mücadele edilecek alanlar olarak yer alırdı. İlk unutulan kavramlar bunlar oldu. Yolsuzluk meselesi ise Ekrem İmamoğlu’na operasyon yapılana kadar hiç dilendirilmedi bile.

İktidara ait medya organlarında bu mesele, gerçekten hakkı verilerek sabahtan akşama kadar konuşuluyor, tartışılıyor. Bu yayınlara maruz........

© Kısa Dalga