10 Ekim…
10 yıl oldu dile kolay… Güzel insanlarımızı, kalleş bir saldırıyla aramızdan aldılar bir sonbahar günü. Gerçekten son baharmış o gün. Beklediğimizin aksine, güneşli bir günde toplanmıştık Ankara Garı’nın önünde. Memleketin dört bir yanından, bu topraklarda yaşayan her halktan insanlardık. Barışı, eşitliği, kardeşliği, demokrasiyi savunan, aydınlık yurttaşlardık. Çatışma, düşmanlık, kan ve gözyaşı istemeyen, evlere genç tabutlar dönmesin diye çabalayanlardık.
Biz, yalnızca iyi değil, barış için mücadele edelim çağrısına icabet eden, ülkesinin en temel meselesinin çözümü için elini taşın altına koymak isteyen, sorumluluk sahibi on binlerce insandık.
İnsanlık düşmanlarına, savaş çığırtkanlarına değildi bu çağrı ama onlar da gelmişlerdi. Bizi öldürmeye. Uçan kuştan haberleri olduğunu söyleyenlerin, o katillerin bizi öldürmeye geldiğinden haberi olmadığını ise hiç düşünmedik. Hâsılı, suçluları, yol verenleri, göz yumanları bilmiyor değiliz. Unutmadık.
İnsanlarımızın hayattan kopartıldığı, insanlarımızın kalıcı sakatlıklarla hayatına devam etmek zorunda kaldığı saldırıyla ilgili yaşadığımız travmaları, iyileşmeyen yaralarımızı konuşmayı ayıp saydık hemen hepimiz. Ama en kötüsü de mücadelelerine, anılarına layık olamamanın verdiği acı oldu. İster istemez her 10 Ekim’de bu duygu depreşiyor eminim binlerce insanda.
Toplumsal muhalefet olarak sürecin muhasebesini yapabildik mi? Pek sanmıyorum.
Bizi 10 Ekim’e götüren süreci hatırlamak gerekir.
Fethullah Gülen'in anayasa referandumunda “evet” çıksın diye “İmkân olsa ölülere bile ‘Evet’ oyu verdirilmeli” demesini; açıktan iktidar ortağı olduğunu ilan edişini ve devleti........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d