menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

KKTC gerçekten ne kadar hazır?

10 4
20.06.2025

MERT MAPOLAR’IN KÖŞE YAZISINI SESLİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Orta Doğu bir kez daha tarihin en tehlikeli kırılma noktalarından birine sürükleniyor. İsrail ile İran arasında artan gerilim, sıcak savaşa dönüşmüş durumda. Bu savaşın doğrudan etkilediği bölgelerden biri de hiç şüphesiz Doğu Akdeniz ve bu denizin tam ortasında, stratejik bir ada olan Kıbrıs’tır. Atılan füzelerin KKTC semalarından izlenebilecek kadar yakından geçmesi, sadece görsel bir yakınlığı değil, doğrudan bir tehdit gerçekliğini debize açıkça ortaya koymaktadır. Ne yazık ki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin, yaşanan bu gelişmelere karşı yeterli güvenlik, sağlık ve ekonomik hazırlık içinde olmadığı da gözlenmektedir. “Türkiye bizi korur” cümlesi dışında elle tutulur, ciddi bir stratejik planlama ya da acil eylem planı henüz kamuoyuyla paylaşılmış değildir.

Bölgede savaşın büyüme riski, yalnızca askeri tehditleranlamına gelmiyor; aynı zamanda ekonomik, çevresel ve insani krizlerin de habercisi durumundadır. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin, İsrail’e açıkça değilse de dolaylı yoldan destek vermesi ve adadaki İngiliz üslerinin aktif hale gelmesi, İran’ın olası misilleme hedefleri arasında, Kıbrıs’ı da göstermesine neden olmuştur. Bu durumda, Kıbrıs adası savaşın doğrudan tarafı olmasa bile, içine çekilme riskiyle karşı karşıyadır. Doğu Akdeniz’deki gerilim; EastMed doğal gaz boru hattını, deniz ticaret yollarını ve turizm akışını da ciddi şekilde tehdit eder noktaya getirmiştir. Savaş uçaklarının yön değiştirmesi, deniz trafiğinin aksaması gibi gelişmeler, enerji ve ulaşım açısından, kırılgan ve tehlikeli bir döneme girildiğini de bize açıkça gösteriyor.

Tüm bu gelişmeler karşısında, KKTC yönetiminin artık sadece izleyen değil, aktif önlem alan bir pozisyona geçmesi hayati önem taşımaktadır. Bölgedeki savaş senaryoları yalnızca uzak ihtimaller olarak görülmemeli; tam tersine, stratejik, çevresel ve insani boyutlarıyla da çok yönlü analiz edilmelidir. Sığınak altyapısından halk bilgilendirme sistemlerine, savunma hazırlıklarından ekonomik ve gıda güvenliğine kadar birçok alanda acil eylem planlarının oluşturulması gerekmektedir. Aynı şekilde, muhalefet partilerine de, bu noktada ciddi sorumluluklar düşmektedir. Sadece eleştiriyle yetinmek değil, yaratıcı ve uygulanabilir çözüm önerileri sunmak, toplumsal bilinci artırmak ve ülkesel farkındalığı güçlendirmek adına aktif bir rol üstlenmeleri de beklenmektedir. Zira böyle kriz dönemlerinde, milli birlik ve ortak akıl; sadece iktidarın değil, tüm siyasi ve toplumsal aktörlerin ortak sorumluluğudur. Kıbrıs halkının güvenliği ve geleceği için, bu tür jeopolitik tehditlerin ciddiyetle ele alınması ve ortak bir ulusal refleksle hareket edilmesi, artık ertelenemez bir zorunluluktur.

Son günlerde Sivil Savunma Başkanlığı tarafından yapılan açıklamalarda, KKTC’de olası bir savaş veya afet durumunda kullanılacak sığınaklara ilişkin, bazı ciddi eksikliklerin olduğudur. En dikkat çekici unsur ise, sığınak altyapısının güçlendirilmesi için, biriken fonların 2014 yılında, dönemin hükümeti tarafından başka alanlara aktarılmış olmasıdır. Yapılan araştırmalara........

© Kıbrıs Postası