Sürgün kalbinde ölmek
Bir insan, vatanını ne zaman terk eder?
Bir şair, hangi günde kelimelerle değil de suskunlukla konuşur?
Ve ne zaman, bir kalp yalnızlıktan yorulup düşer de toprağına bile dönemeden son nefesini verir?
Takvimler 3 Haziran 1963’ü gösterdiğinde, Moskova’da bir apartman dairesinde, sürgünün 12. yılında, sabaha karşı bir kalp durdu.
Ve o kalbin sahibi, Nazım Hikmet Ran idi.
Dünyaya “mavi gözlü dev” olarak gelen,
şiiriyle memleket olan,
memleketiyle şiir olan adam.
Nazım, 1902 Selanik doğumlu. Bir imparatorluğun çöküşüne, bir cumhuriyetin doğuşuna ve o cumhuriyetin içindeki en büyük çelişkilere tanık olmuş bir adam. Genç yaşında şiire başladığında, sözcükleri sadece güzel duyguların değil, adaletin ve halkın sesinin taşıyıcısı yaptı.
Bu yüzden mahpus oldu.
12 yılı aşkın cezaevinde yattı.
Sadece yazdığı için, düşündüğü için, sevdiği için…
Ve bu yüzden sürgüne gitmek zorunda kaldı.
1951’de, canını kurtarmak için ülkesinden ayrıldı.
Pasaportu yoktu artık.
Sanki yokmuş gibi davranıldı.
Ama........
© Kıbrıs Postası
