Kuveyt’in sessiz başarı hikâyesi
Bir zamanlar Osmanlı’nın Basra Vilayeti’ne bağlı küçük bir liman kasabası olan Kuveyt, bugün kişi başı gelirde dünya sıralamasında üst sıralarda, Orta Doğu’da ise en istikrarlı mali yapıya sahip ülkelerden biri. Bu küçük körfez ülkesi, çölün ortasında bir finans ve dış politika denge modeli kurmayı başardı. Ancak bu başarı, bir anda gelmedi; krizlerle, işgallerle, diplomasinin dikenli yollarıyla ve zaman zaman küresel güçlerle yapılan stratejik danslarla inşa edildi.
Bu yazıda Kuveyt’in tarihine, yaşadığı dönüşümlere ve özellikle ABD ile kurduğu özel ilişkiye akademik bir perspektiften bakacağız.
Kuveyt’in bilinen modern tarihi 18. yüzyıla uzanır. 1756’da Al Sabah ailesinin yönetimiyle başlayan süreç, Osmanlı idaresi altında yarı özerk bir statüyle devam etti. Ancak 19. yüzyılın sonlarında Osmanlı’nın zayıflamasıyla birlikte Kuveyt, İngiltere ile yakın ilişki kurarak 1899’da bir koruma anlaşması yaptı. Bu anlaşma, Kuveyt’in Osmanlı ile bağlarını zayıflattı; karşılığında İngiltere, Kuveyt’in dış ilişkilerini üstlendi.
Bu kritik tercih, Kuveyt’in geleceğini şekillendiren ilk stratejik karardı: Büyük bir imparatorluğa değil, deniz aşırı bir güce yaslanmak. Bu dış politika tercihi, ileride ABD-Kuveyt ilişkilerinin temelini oluşturacaktı.
1938’de petrol keşfiyle Kuveyt’in kaderi değişti. 1950’lere gelindiğinde, ülke petrol gelirleriyle sosyal refah devleti kurma yoluna gitti.........
© Kıbrıs Postası
