menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Millet can, Trump mal derdindeyken…

39 22
saturday

Trump’ın Erdoğan’la Beyaz Saray’daki zirvesi üzerine devam eden tartışmalara girmeden önce Trump’ın önceki gün Erdoğan’dan sonraki misafiriyle ne konuştuğuna bir bakalım.

BM yıllık toplantıları sırasında liderlerle görüşmelerini New York’ta yapan Trump, zirve için gelen sadece üç lidere Beyaz Saray’da randevu verdi.

Erdoğan, Netanyahu ve Pakistan Başbakanı Şehbaz Şerif.

Şerif, Erdoğan’dan saatler sonra Beyaz Saray’a giriş yaptı. Blair House’da kalmadı. Düşük bir devlet protokolüyle ağırlandı.

Ama esas ilginç olanı yanında sadece Genelkurmay Başkanı Asım Münir vardı.

Aslında tuhaf bir şekilde Trump’ın esas övgülerini de Genelkurmay Başkanı Münir aldı.

İkiliyi kapıda 30 dakikadan fazla bekleyince şaka yaparak “Oval Ofis’te bir yerde olabilirler. Şu anda bu odada bile olabilirler, bilmiyorum” dedi Trump. Sonra da gazetecilere “Büyük bir lider geliyor… Pakistan Başbakanı ve Mareşal. Mareşal çok büyük bir adam ve Başbakan”

Mareşal dediği Asım Munir’i birkaç ay önce tek başına bütün protokolü yerle bir ederek Beyaz Saray’da ağırlamıştı Trump.

Çünkü Pakistan’da esas patron ordu.

Trump’ın en büyük övünç kaynaklarından biri de Hindistan-Pakistan savaşını bitirmiş olmak.

İdeolojik olarak daha yakın olduğu Modi’nin Hindistan’ına Rusya ile petrol ticareti yaptığı için öfkeli, o yüzden gümrükleri yükseltip, İsrailcilikten İslamofobi’ye kadar MAGA kafasına çok yakın olan Modi’yi üzmüştü.

Peki Pakistan’a bu ilgisinin sebebi sadece bu mu?

Hayır değil.

Al Jazeera’dan bu randevunun hikayesini okuyalım:

“Bu ayın başlarında Pakistan Başbakanı’nın konutunda düzenlenen yüksek profilli bir imza töreni, ülkenin ABD’ye sunduğu yeni teklifin ipuçlarını verdi. 8 Eylül’de, Şerif ve Pakistan Genelkurmay Başkanı Mareşal Asim Munir’in yanı sıra İslamabad ve Washington’dan üst düzey yetkililerin katıldığı törende iki mutabakat zaptı imzalandı.

Baş anlaşma Pakistan’ın ABD’ye kritik mineraller ve nadir toprak elementleri tedarik etmesi üzerineydi. Trump’ın Temmuz ayında Pakistan’ın “devasa petrol rezervlerini” geliştirmek için birlikte çalışacağı yönündeki taahhüdünün ardından geldi. Bir Amerikan şirketi, Pakistan’daki madenlere 500 milyon dolarlık yatırım yapıyor.

Şu ana kadar, Pakistan’ın yaklaşımı işe yarıyor gibi görünüyor. Bu durum, bu yılın başlarında göreve dönen Trump’ın 2018’de İslamabad’ın Washington’a “yalandan ve hileden başka bir şey vermediğini” söylediği dönemi hatırlayan pek çok analistin öngörmediği daha geniş çaplı bir ABD ile yakınlaşmaya işaret ediyor.”

Yani Pakistan Amerika’ya minerallerini ve petrolünü sundu.

Bu yüzden en son 2019’da şimdi hapiste olan Imran Khan’ın geldiği Beyaz Saray’a daveti aldı Şerif. Belki de daveti alan Münir’dir.

Görüşme tamamen basına kapalı yapıldığı için 1 saat 20 dakikada ne konuşulduğu meçhul.

Ama Pakistan Başbakanlığının dediği gibi Gazze konuşulmadığı açık.

Trump görüşmede son gördüğü Pakistan Başbakanı Imran Khan’ın neden hapiste olduğuyla da ilgilenmemiştir.

İmkanını bulsa Clinton’u, Biden’ı hapse attırabilir.

Ama Pakistan’ın ona ve Amerika’ya verecekleriyle ilgileniyor.

Sadece zayıf bulduğu ülkelere değil, en yakın müttefiklerine de “Peki sen Amerika’ya ne vereceksin” perspektifiyle bakıyor.

Kanada’dan ABD’nin eyaleti olmasını, Danimarka’dan Grönland’ı, Panama’dan kanalı, bütün Avrupa’dan NATO’ya para vermelerini, Hindistan’dan Rusya’dan gazı kesmesini…

En son Çin’e karşı Asya’daki iki sadık müttefiki Japonya ve Güney Kore’yi sıkıştırıyordu.

Erdoğan görüşmesi sonrası gazetecilere “Japonya 550, Güney Kore 350 milyar dolar yatırımı ABD’ye “peşin”........

© Karar