Bir zamanlar “mahalle bekçisi” vardı
Yeni nesiller, bir dönem Türkiye’nin sosyal hayatında önemli bir yeri olan “bekçileri” yeterince tanımıyor.
Adı manilere ve tekerlemelere girmiş, halkın sosyal hafızasının bir parçası olmuş, geleneksel kökleri ve tarihi birikimi olan bir meslekten söz ediyoruz.
Bekçi, romanlarda, hikâyelerde ve sosyal kültür birikimimizi yansıtan metinlerde, mahallenin gündelik hayatının hemen her alanına dokunan, “çok görevli” bir hizmet adamı olarak yer alıyordu:
-Mahallenin sosyal dokusunun bir parçası ve herkesin bekçisi idi.
-Mahalleli onu tanır, bilir; o da tüm mahalleliyi tanır ve bilirdi.
-Kendisini, mesai saatleriyle sınırlı olmaksızın, mahallenin ya da görevli bulunduğu mıntıkanın asayiş ve güvenliğinin doğrudan sorumlusu olarak görür ve ona göre davranırdı.
-Gece boyu sokaklarda dolaşır sopasını kaldırımlara vurarak ve düdüğünü öttürerek vatandaşa güven hissi verirdi.
-Yangın çıkınca gür sesle, "yangın var!" diye bağırıp halkı haberdar ederdi.
-Yoksul, yaşlı ve hasta komşulara yardım ederdi.
-Hem düğün evinin, hem ölü evinin kapısında oturur, gelenleri karşılar, düzenin sağlanmasına yardımcı olurdu…
Halkımız, “bekçi baba” figürüyle bekçiye baba rolünü ve onun koruyucu ve himaye edici misyonunu yüklemişti. O da görev ve sorumluluk alanında her fırsatta kendisine biçilen bu rolün gerektirdiği şekilde davranır, yanlış bir tutum ve davranış sergilemekten hassasiyetle kaçınırdı.
Orhan Kemal’in romanındaki “Murtaza” tiplemesiyle oluşturulan bekçi karakterindeki gibi, tüm cehaletine ve olumsuz özelliklerine rağmen; eski bekçilerin kendilerine olan aşırı güvenlerini, mesleklerine tam adanmışlıklarını ve sadakatlerini görebiliyoruz.
Kökleri oldukça eskiye, Osmanlı’da “subaşılık” dönemindeki “ases”lere (mahallede gece güvenliğini sağlayan görevlilere) kadar giden mahalle bekçiliği, 1980 darbesinden sonra büyük ölçüde etkisini kaybetmiş, 90’ların ortalarında fiilen sona erdirilmiştir.
Bekçilik kurumunun lağvedilmesinde;
-Kadro sayısı ve teknik kapasite olarak güçlenen polis teşkilatının artık bekçilere ihtiyaç hissettirmediği,
-Kentleşme, artan nüfus ve değişen güvenlik hizmeti altyapısının; “mahalle bekçiliği gibi bire bir temas gerektiren sistemlerin etkisini azalttığı,
-Mahalle ve kentsel yerleşim bölgelerinde, emniyet ve asayiş hizmetinin, karakol merkezli görev birimleri çerçevesinde polis devriyesi ve modern........
© Karar
