Zeytinliklerin akıbeti
Bu iktidar 2003 yılından bu yana Cumhuriyet tarihinin en büyük özelleştirmelerini yaptı.
Bu dönemde yapılan özelleştirme tutarı (64,3 milyar dolar), toplam özelleştirme işlemlerinin (72,3 milyar dolar) tutarının % 89’udur.
Sanayi işletmeleri öncelikle satıldı.
Sonra sıra altyapıya geldi.
Kamu Özel İşbirliği modelleriyle altyapı yatırımlarında, kamu uzun süreli yükümlülük altına sokuldu.
Sonra yerli ve milli enerji sloganına sıra geldi.
“Su akar Türk bakar” şeklinde iğneleyici bir ifadeyle memleketin hemen hemen bütün derelerine hidroelektrik santralleri kuruldu.
Son olarak sıra madenlere geldi.
En popüler olanlar da altın ve kömür madenciliğidir.
Altın madenlerinin Kaz Dağlarında ve İliç’te doğaya ve insana nasıl zarar verdiklerine hep beraber şahit olduk.
Sıra geldi kömüre.
Türkiye Paris İklim Değişikliği Antlaşmasına girerken “2050 yılında net sıfır emisyon” taahhüdünde bulundu.
Bu köşede yazdım (04/09/2022). Sıfır emisyon için kömüre yeni yatırım yapmayı bırakın, kömürden çıkılması gerekiyor.
Şimdilerde de on binlerce zeytin ağacını tehdit edecek maden kanununu çıkarmaya çalışıyorlar.
Yazılı ve görsel basında bu kanun teklifinin mahsurları çarçaf çarşaf yazıldı.
Her zamanki gibi biz konuyu başka bir yönüyle ele alacağız.
Nasıl mı?
Gelin bir bakalım.
Atatürk döneminde zeytin ve zeytinyağının üretimiyle ticaretini artırmak amacıyla öncelikle kanuni düzenlemelere gidilmiştir. İlk olarak 1925 yılı bütçe kanununda şöyle bir düzenleme yapılmıştır: “Ziraatla uğraşanların sahip olamadığı devletin bağ, bahçe, zeytinlik ve fındıklık gibi taşınmazlarıyla, millî araziler, bedeli en fazla on yılda taksit halinde alınmak üzere artırılarak isteklilere satılmıştır.”
Ayrıca, zeytinyağı tüketiminin artırılması için bazı kararnameler de yürürlüğe konulmuştur.
Cumhuriyet’in ilanından sonra yapılan kanuni düzenlemelerin yanı sıra........
© Karar
